Gönderi

NEDEN YAZIYORUM Mensur koşuk olarak kaleme aldığım eserlerimi paylaştığım bir site neden yazdığım ile ilgili bir yazı talep etti. Çok ilginç cümleler kurmuşum. Paylaşmak istedim. Hayatta nefes almak kadar önemlidir yazmak.. Yazmakta ki tek amacım yaşadığım toplumun ve insanlığın kulağına aydınlığı fısıldayan metinler bırakmaktır. Yazın insanları, insan ruhunun ve yaşamın iç mimarlarıdır. Kendimden kendime yolculuğun bir hikayesidir yaşamım. Bir yeryüzü tanığı olarak gördüklerimi görmemezlikten gelemedim. Yazdıklarım bana diyor ki öldükten sonra daha çok çok yaşayacaksın. Yaşamak için çırpınan her yürek bunu hak eder. Öldükten sonra ki yaşamları ölene kadar olan yaşamlarından daha uzun olan insanları örnek alarak yaşama çabası içinde olmanın bedeli bu demek ki! Ölmeden önce kalıcı bir isim olmaktan çok okunmaya değer yazı ve mensur yır bırakmaktır amacım. Yaşama kendimiz olmak ve o kemale ermek için geldik. Mükemmel biri olmaya değil. Ozanlar mana çözerler. İnsanın kendisi için yaptıkları kendisiyle birlikte ölür, ölümsüz olan insanlık için yapabildikleridir. Yazılmaya değer bir yaşam yaşayıp, okunmaya değer bir şekilde yazmak felsefemdir. Bir yır yazmak yıllar alır. Birikmiş duyguların birleştirilmiş olgunlukların resimleridir yır. İnsanın bilinçaltı albümünü dolduran derin duygulardır. Yır; uzun yorgunlukların, kısa cümleleridir. Yır kanayan bir yüreğin çığlığa dönen bir duygu tohumunun çiçekleri veya dikenleri gibidir. Kimi insanın yüzünde tebessüme dönüşür, kimi insanın suratını düşürür. Çoğu zaman kanayan bir yaranın duygusudur yır. Yırr; insan aklının gönlüne açtığı yaraları tedavi eden bir ilaçtır. İnsanın kendi gölgesi ile dans edebilen iç sesin musikisidir yır. Yır; en anlamlı sözlerin en güzel şekilde ifade etme biçimi olarak mana ve tarzı bir araya getirme sanatıdır. Yır ölçüsüz olmalıdır. Öcünü başka türlü alamaz. Yır duygu ve düşünce söylemez, duyumsatır, düşündürür. Yır bir gerçeği düştüğü yerden kaldırır. Yır güzelleme yapmak demek değildir. Yır evrenseldir. Ne adres arar ne adres sorar. Yır muhatap aramaz. Muhatap aratır. Kim diye sordurur. Yıllardır yazarım henüz sırtımı yaslayanileceğim bir cümle kuramadım. İktisadi ve idari bilimler eğitimi aldım. Ticari şirketlerinin hesabını tutmak yerine bir bankada çalışmak bana 12 Eylül 1980 sonrası ülkemize yapılan organize ayrımcılığın arkasında kimlerin olduğunu, neler yaptıklarını ve daha ne tür kötülükler yapmak istrdiklerine şahit olmamı sağladı. 16 Eylül 1996 tarihi ile 12 Eylül 2012 tarihine kadar bu karanlığın adeta sicilini tuttum. Bu zulme içlerinde varken karşı çıktım. Kişisel husumet besleyenler bankayı ve yetkilerini kullanarak bankanın beni 12 Eylül 2012 tarihinde yaptıkları ayrımcılığın farkında olmadan kendi ayaklarına kurşun sıkmak ve bankacılık sektörünün bilinmeyen ikiyüzlü halini deşifre edeceğim fırsatı bana vererek sebepsiz beni işten çıkartarak ekmeğimden ederek beni dizginlemek istediler. Sonra yazdıklarım, eylemlerim banka lehine tehditleri artırdı. Adamın kolunu bacağını keserler sen kimsin bu banka ile başa çıkabilir misin tehdidi bardağı taşıran son damla oldu. Bütün gemileri o gün yaktım. Böyle gelmiş böyle gitmez dediğim gün o gündü. Kendi yazdığım kitabımı kendim yayınevinden paramla bile satın alamayacak boyutta engeller bile durduramadı beni. Kitabı satır satır yazarak internet aracılığıyla duyurdum/duyurmaya devam ediyorum. Mobbing Bank kitabım 12 Eylül zulmünün devam ettiğini ve çözümü yazan bir kitaptır. Atatürk'ün Nutku bir mücadelenin eseridir. Mobbing Bank o devrimleri korumak ve yarım kalan devrimleri tamamlamak adına bir mücadele başlatmak adına yazılmıştır. 12 Eylül zulmüne bir yurttaş tarafından verilmiş muhtıradır. Bu anlamda dünyada bir ilktir. Direnmek İçin Nasıl Değiştim? Değişmeme sebep iki etken var; Birincisi okuduğum kitaplar ile bilgim, yaşadıklarım ile tecrübem arttı. İkincisi yaşadığım acılar ile bu acıyı yaşatanlara karşı katılaştım. Dayatmacı ve sömürgeci her ziyniyete karşı sorgulayan yaşam tarzımla, yazarak ve itiraz ederek direnmeye başladım. Taraftar toplamak gibi bir derdim olmadı. Ne bir menfaat beklentim var ne de menfaat beklentisi olanlar ile bir araya gelmek gibi bir girişim içine girmedim. Bir araya gelmeden sömürgeci dayatmaya karşı nasıl üstün geleceğiz sorusunun yanıtını acı yaşayarak canı yananların çoğalması sonucu kendiliğinden doğal, toplumsal bir refleks olarak gerçekleşeceğine inanıyorum. Genel çıkarı kişisel çıkar sağlamaktan üstün tutan insan sayısı geçtiğinde bu düzen tersine dönecek. Bu toplumun kulağına küpe olacak tüm uyarıları yaparak insanlık ödevimi tamamlama çabası içindeyim. Hayatta ne kadar zıtlık varsa siyah beyaz, artı eksi, ileri geri, alt üst, yukarı aşağı, aydınlık karanlık, doğu batı, gerçek yalan vb zıtlıkların karşılaştırmalı birbirlerine olan etkilerini yazmaya çalıştım. Hayat hepimize başlangıçta bir isim verir. O isme değer katan yaşadıklarımız ve yaşattıklarımızdır. Hayat; hem hayati önem hem de hayati tehlike taşıyan bir süreçtir. Yazmaya değer her konu işte o yaşantıdan çıkar yol alır. Yazmak sağaltıcı bir büyüdür. Ozanlık düşkırıklığı toplamaktır. Çocukluğumdan bu yana yaşadıklarım ve beni etkileyen her konuyu edebiyat ile aktaracağıma inanıyorum. Yeryüzüne ve insana dayanabilmek için edebiyata sığındım. Kollektif bir metindir yeryüzü. O metnin bir parçasıdır her yazı. Kendimi yargılamadan hiçbir kimseyi yargılamadım. Kendi savaşımdan sağ çıktığım için zalimler ile pazarlıksız savaşabiliyorum. Beyin savaşları komutanı Mustafa Kemal Atatürk'ün askeriyim. İnsanlığı eleştirirken kendimizi de insan yerine koyarak eleştirmeliyiz diye düşünüyorum. Yazdıklarımda gerçekliğe dayanmayan ve kendi öz duygu ve düşüncelerim dışında esinlendiğim, örnek aldığım edebiyat dünyasının önemli kalemlerinden alıntılar dışında tek bir satır bulunmaz. Benzer duyguları her çağ her insana yaşatır. Zaman kendini tekrar eder, dünya bu tekrarların sahnesidir. İnsanların şaşırmadığı, hatta kendilerini bulduğu insana ait sıradanlığı anlatmaya gayret ediyorum. İyi bir okuyucu olmayanların yazıları da kısırdır. En iyi iletişimin kuralı dinlemekse, yazmanın kuralı da hayatı ve yazılanları çok iyi okumaktan geçer. Daha önceki yıllarda yazdıklarımı tekrar yazmak en büyük zevkimdir. Çünkü eksiklerimi ancak böyle tamamladığıma inanıyorum. Yazmak yazarak öğrenilir. Yazı da kalite konu seçimi ve hangi kelimelerin bir araya gelmesine bağlıdır. Tarz kalitede bundan sonra gelir ve okuyucuyu daha çok ilgilendirir. Yır bazen tek bir kelimedir. O kelimeden yol alır döner dolaşır o kelimede düğümlenir. Düz yazı gibi yır, yır gibi düz yazı ekolünü savunuyorum. Mensur yır denir bu tür eserlere. Popüler olmak ve çok okunmak gibi bir derdim yoktur. Okunması için değil, dokunması için yazıyorum. Varsa bir değeri o değere zamanı gelince ulaşır. Bunu benim görüp görmememin o kadar bir önemi yoktur. Ne korkuyla yazarım kim ne der diye bir derdim yoktur, ne de ısmarlama yazarım. Duygular kalem oynatmadan çıkmıyor dilden.. Yazarak hayatımı kazanmayı hiç düşünmedim. Çünkü o çok zordur. Menfaat karşılığı yazmak gerçeklerden uzaklaştırarak çok satmaya ve popüler olmaya meyilli yazılar üretmeye sebep olur ki bu bana terstir. Gazetelerde yazmak bu yüzden çok zordur. Siyaset veya sermaye güdümüne girmek demektir. Derdim insanı olması gerektiği gibi etkileyebilmektir. Yazmak ve yaşamak arasında bir seçim yap deseler yazmak yaşamaktır derim. Yazmak aynı zamanda düşünmenin aracıdır. Düşünmeden yazamazsınız. Yazarlık bir meslek değildir, uğraştır. Yazmak bir tutkudur. İnsanın olgunlaştıkça daha iyi yazı yazacağına inanıyorum. Yazmak hayatı tersinden okuyabilmektir, hayatı iyi okuyamayanlar yazamazlar. Yazmak bir sanattır. Yazmak insanın içindeki hissi uyandırarak yankı yapmasını sağlamaktır. Sadece yazarak ve konuşarak fikirlerimizin tutsak kalmasında da yana değilim. Fikirlerin eyleme dökülerek yaşayacağına ve özgürleşeceğine inanıyorum. Bunu en iyi yapabileceğim dil anadilim Türkçe'nin olduğuna inanıyorum. Türkçe aynı zamanda dünyanın en iyi duygu dilidir. Hiçbir dil bir hissi Türkçe kadar güzel anlatamaz. Türkçe aynı zamanda matematik, düşünce, mantık ve felsefe dilidir. Tarih nasıl Türkler ile başlıyor ise dil de Türkçe ile başlar. Diğer diller Türk dili Türkçe'den üremiş dillerdir. Yabancı dilin tüm topluma öğretilmesi bir dil soykırımıdır. Her insan kendi dilini öğrenmelidir ve konuşmalıdır. Yabancı dili herkese öğretmeyi dayatmak yerine ihtiyaç kadar ilgili mesleklerde çalışan insanlara öğretilmesi gerekir. Ben yabancı bir ülkede yaşamayı tercih edersem o ülkenin dilini öğrenmeliyim. Yabancı biride benim ülkeme geldiğinde benim dilimi öğrenmek zorundadır. Onu memnun edeceğim diye onun dilini öğrenmek zorunda değilim. Yır ve yazılarımda insanın bulunduğu toplum koşulları içinde şekillenen ruh hallerini, bunun sonraki yaşamlara nasıl yansıdığını, ilişkiler arasındaki uyum ve uyumsuzluğu algılama farklılıkları konu eden ölümü, hayatı, doğayı, insan psikolojisini bu pencereden anlatmaya çabalayan amatör bir edebiyat ve yazı işçisiyim. Yır edebiyatın felsefesidir. Ayrıca yır ve yazılarımda milli ekonomi, tarih, zaman, geçmiş, gelecek, an, duygular, aşk ve benzeri gibi konulara yer vermekteyim. Mesleğim gereği toplumsal gelişim ve iletişim ile özel ilgim olduğundan amatör olarak tiyatro ile ilgilenmekteyim. Bu çalışmalarımı iş hayatında motivasyon amaçlı kullandım. İnsan ile ilgili en önemli gördüğüm sorun insanların yüzlerinde ki maskelerdir. Yır ve yazılarımın baş konusu maskelerdir. Başta kendim olmak üzere maskelerin düşürülmesi gerektiğine inanıyorum. Maske, insanın kendinden çok ülkesine ve yaşadığı çağa ait olduğu için de insanlar maske yüzünden birbirinden ayrılırlar. Maskesini kaldırabilen insanlarda kendimizi bulabileceğimize inanıyorum. Kendini bilenler kendilerinden söz edebilirler. Beş bine yakın kitap okudum. Altını çizerek, her kitabın özetini ve bana kalanları yazarak. Aynı zaman da günlük, makale, biyografi ve yır yazıyorum. Kendime ait sayısızca sözüm var. Yerel dergi ve gazetelerde yır ve yazılarım yayınlanmaktadır. Sosyal günlüklerde yır ve yazılarımı paylaşmaya devam etmekteyim. Dinim; yaratan ve yaşatan, bağlı ve borçlu olduğum, bir parçası olduğum, ilham kaynağım doğadır, evrendir. Evrenin büyüklüğü karşısında zerre bile görmem kendimi ve kimseyi. En büyük mücadeleyi kendime karşı vermiş biriyim. İkinci karşı olduğum konu dayatmadır. Gelecekte filiz verecek bir kaç fikir bırakma gayreti gösteriyorum. Geriye bir isim değil bir mücadele bırakmak istiyorum. Geriye fotoğraf makinesi ile çekilmiş resimler değil, sözlerle; doğaya, insana, yaşama, duygu ve düşüncelere dair manzaralar bırakacağım. Hepsi bu. Önder Karaçay
·
188 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.