Gönderi

Gollum - Smeagol Hikayesi
"Uzun bir zaman sonra, ama yine de zamanımızdan çok yıllar önce. Ulu Nehrin kıyısında Yabandiyar'ın sınırında eli uz, ayağı sessiz küçük bir ahali yaşarmış. Sanırım, Ülkenler'in babalarının babalarıyla akraba bir hobbit türündenmişler bunlar, çünkü Nehir'i çok seviyorlar ve içinde yüzüp kamıştan küçük kayıklar yapıyorlarmış. Aralarında büyük hürmet gören bir aile varmış, çünkü bu aile. çoğu ailelerden daha geniş ve daha zenginmiş; sert mizaçlı ve kendi ahalisinin törelerinden yana irfan sahibi bir büyük anne tarafından yönetiliyormuş. Bu ailenin en meraklı ve mütecessis ferdinin ismi Smeagol imiş. Köklere ve başlangıçlara meraklıymış; derin su birikintilerine dalarmış; ağaçların ve büyüyen bitkilerin diplerini kazarmış; yeşil tepeciklere tüneller açarmış; böyle böyle dağların tepelerine, ağaçların yapraklarına ve havada açan çiçeklere bakmaz olmuş: Aklı da gözleri de hep aşağılardaymış. "Aynı kendisi gibi, Deagol adında, daha keskin gözlü ama onun kadar atik ve kuvvetli olmayan bir arkadaşı varmış. Bir gün kayığa binip Ferah Çayırlar'dan aşağı, büyük süsen yatakları ile çiçek açan kamışların olduğu bir yere inmişler. Orada Smeagol çıkıp nehrin kıyılarını yoklamaya başlamış fakat Deagol kayıkta oturmuş balık avlıyormuş. Birdenbire oltasına büyük bir balık asılmış ve daha ne olduğunu anlayamadan Deagol'u kayıktan çekip suyun ta dibine kadar sürüklemiş. O zaman Deagol oltayı elinden bırakmış, çünkü nehir yatağında bir şeyin parlar gibi olduğunu görmüş ve nefesini tutarak bu şeye uzanıp kapmış. "Sonra sular püskürterek, başında yosunlar, bir avuç çamurla yukarı çıkmış; kıyıya yüzmüş. O da ne! Çamuru yıkayınca avucunun içinde çok güzel altın bir yüzüğün bulunduğunu görmüş; yüzük güneşin altında öyle bir parlayıp ışıldıyormuş ki, gönlü hemen yüzüğe ısınıvermiş. Fakat Smeagol bir ağacın gerisinden onu seyrediyormuş, Deagol ağzı bir karış açık yüzüğüne sevinirken Smeagol yavaşça arkasından gelmiş. '"Onu bize ver Deagol, canım,' demiş Smeagol arkadaşının omuzunun üzerinden. "'Neden?' demiş Deagol. '"Çünkü bugün benim yaşgünüm canım ve onu istiyoruz,' demiş Smeagol. "'Bana ne,' demiş Deagol. 'Ben sana bir armağan verdim zaten, hem de ne armağan. Bunu ben buldum, benim olacak.' "'Ya, öyle mi gerçekten şekerim,' demiş Smeagol ve Deagol'un boğazına yapıştığı gibi onu boğmuş, çünkü altın son derece parlak ve güzel görünüyormuş. Sonra yüzüğü parmağına geçirmiş. "Kimse Deagol'un başına neler geldiğini öğrenememiş; evinden çok uzakta öldürülüp büyük bir ustalıkla saklanmış çünkü. Ama Smeagol tek başına geri dönmüş ve yüzüğü taktığı zaman ailesinden hiç kimsenin kendisini göremediğini anlamış. Bu buluşu çok hoşuna gitmiş ve bunu herkesten saklamış; yüzük sayesinde gizli tutulan şeyleri ortaya çıkarıp, öğrendiklerini çarpık ve kötü amaçlı işler için kullanmaya koyulmuş. Can yakacak her konuda keskin gözlü ve delik kulaklı olmuş. Yüzük ona, kendi heybetine göre güç vermiş. Tahmin edeceğin gibi, hiç mi hiç sevilmeyen ve (göze göründüğü zamanlar) bütün akrabalarının kaçındığı biri olup çıkmış. Onu tekmeliyorlarmış, o da onların ayaklarını ısırıyormuş. Hırsızlık yapmaya başlamış ve etrafta kendi kendine konuşur, fokur fokur sesler çıkarır olmuş. O yüzden ona Gollum adını takmışlar, lanet okuyup oralardan uzaklaşmasını söylemişler; büyük annesi de huzura kavuşmak için onu aileden kovmuş ve oyuğundan atmış. "Yapayalnız, biraz da dünyanın katılığına ağlayarak etrafta dolaşmış, Nehir yukarı gitmiş, sonra dağlardan akıp gelen bir dereye rastlayıp oraya yönelmiş. Görünmeyen parmaklarıyla derin su birikintilerinden balık avlayıp çiğ çiğ yiyormuş. Bir gün hava çok sıcakmış; tam bir su birikintisinin üzerine doğru eğilmişken başının arkasının adeta yandığını hissetmiş ve sudan gelen titrek bir ışık ıslak gözlerine acı vermiş. Önce anlayamamış, çünkü neredeyse güneşin varlığını bile unutmuşmuş. Sonra son bir kez daha yukarı bakmış ve yumruğunu güneşe sallamış. "Fakat gözlerini yere doğru indirirken, uzaklarda derenin akıp geldiği Dumanlı Dağlar'ın zirvelerini görmüş. Ve birdenbire şöyle düşünmüş: 'O dağların altı serin ve gölgeliktir. Güneş orada beni gözleyemez. O dağların kökleri de köktür hani; oralarda başlangıçtan beri ortaya çıkarılmamış kimbilir ne büyük sırlar gömülüdür.' "Böylelikle Gollum geceleri yol alarak dağlık bölgeye varıp kara derenin çıktığı küçük bir mağara ağzı bulmuş; aynı bir kurtçuk gibi kıvrıla kıvrıla dağların merkezine kadar inmiş ve kayıplara karışmış. Yüzük de onunla birlikte gölgelere dalmış ve zamanla gücü yeniden büyümeye başlayan yapıcısı dahi bu konuda bir şey öğrenememiş."
·
64 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.