Gönderi

Ulemanın ithamlarına rağmen gerek yaşadıkları zaman diliminde, gerekse vefatlarından sonra halkın onlara ilgisi devam etmiştir. Kaynaklar özellikle muvelleh dervişler vefat ettikleri zaman, cenazelerinin çok yoğun bir ilgiye mazhar olduklarını ifade etmektedir.¹⁰⁰ Hatta, ulemanın genelinde muvelleh dervişlere karşı olumsuz bir bakışı olmakla birlikte, bazı ilim adamlarının bu dervişlere itibar ettiğine dair bilgiler de bulunmaktadır. Örneğin Şihabüddin Sühreverdî, Şam'a geldiğinde ünlü bir muvelleh olan Ali el-Kürdî'yi ziyaret etmek istemiştir. Etrafındaki insanlar Ali el-Kürdî için, "o namaz kılmaz ve avret yerleri açık gezer" diyerek Sühreverdî'yi ziyaretten vazgeçirmeye çalışmışlar, ancak o, görüşmek için ısrarcı olmuştur. Ziyaret için yanına gidildiğinde, Ali el-Kürdî, Sühreverdî'yi görür görmez avret yerlerini açarak uygunsuz davranışlarda bulunmuştur. Bu tavrına rağmen Sühreverdî onunla sohbet etmiş ve beraber yemek yemiştir.¹⁰¹ Muvelleh dervişler, vefat ettiklerinde genellikle Şam'da kutlu bir dağ olarak kabul edilen Cebeli Kasiyûn'da¹⁰² kendilerine mahsus bir yer olan "muvellehler türbesi"ne (turbetu'l-muvellehîn) defnedilmişlerdir. Yaşarken oldukları gibi vefat ettikleri zaman da aşırı bir ilgiye mazhar olmuşlar, kabirleri halk tarafından özel ilgi görüp bir tür ziyaret merkezi haline getirilmiştir.¹⁰³ Halkın teveccühü, bu tarz devişlerin toplumda var olmasının en önemli sebebidir. Bu ilgiye bağlı olarak, kavramın oldukça uzun sayılabilecek bir zaman zarfında varlığını sürdürdüğü anlaşılmaktadır. Mesela 10./16. yüzyıl tarihçileribden İbn Tolun'un (ö. 953/1546) eseri incelendiğinde, Şam ve Mısır'da yaşayan muvelleh diye nitelenen çok sayıda derviş bulunduğu görülmektedir.¹⁰⁴ Yine 12-13./18. yüzyıl tarihçilerinden el-Murâdî'nin (ö. 1206/1791) eserinde de muvelleh sıfatını taşıyan sufilerden bahsedilmektedir.¹⁰⁵ Dolayısıyla kavramın uzunca sayılabilecek bir müddet var olmasını, en azından bu kavramsal sürekliliği sağlayacak kadar bir toplumsal yaygınlıkla açıklamak gerekmektedir. ¹⁰⁰ ez-Zehebî, Tarîhu'l-İslam, sene: 651-660, s. 329-330; İbnu'l-Cezerî, Tarîhu Havâdisu'z-Zamân, c. II, s. 362; el-Birzâlî, Tarîh, c. II, Vr. 98a-98b. ¹⁰¹ İbn Ebi'l-Mansûr, Risâle, s. 36; Abdurrahman Câmî, Nefehâtü'l-Üns, çev. Lamiî Çelebi, haz. Süleyman Uludağ-Mustafa Kara, (İstanbul: Marifet Yayınları, 2005), s. 795-796 ¹⁰² Ebubekir b. Abdullah Bedrî ed-Dımaşkî, Nuzhetu'l-Enâm fi Mehâsini'ş-Şâm, Süleymaniye Kitaplığı, Atıf Efendi: 1940, Vr. 8ıb. ¹⁰³ Örnekler için bkz. İbn Kesîr, el-Bidâye ve'n-Nihâye, c. VIII, s. 617; İbnu'l-Cezerî Tarîhu Havâdisu'z-Zamân, c. I, S. 311, c. II, s. 362. ¹⁰⁴ Bkz. Ebu'l-Fazl Şemseddin Muhammed b. Ali b. Ahmed Salihî İbn Tolun, Mufâkehetu'l-Hillân fî Havâdisi'z-Zamân, haz. Halil el-Mansur, (Beyrut: Dâru'l Kutubu'l-İlmiyye, 1998), s. 265, 313, 403, 405. ¹⁰⁵ Muhammed Halil b. Ali el-Murâdî, Silku'l Durer f Ay ni'l-Karni's-Sânî Aşar, (Beyrut: Dâru'l-Beşâîri'l-İslamiyye, 1988), c. III, s. 230.
Sayfa 76 - Kitap Yayınevi, İnsan ve Toplum Dizisi - 70, 2. Basım, Birinci Bölüm, Şam ve Anadolu Dolaylarında 7./13. Yüzyılda Tasavvuf ve Muvelleh Dervişlik, MUVELLEH KAVRAMI VE TARİKATLAR, Muvelleh Kavramı: Veli mi, Deli mi?
·
166 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.