Gönderi

Yalnızlaşmak üzerine.
Her şeyden tamamen uzaklaşıp uzun bir müddet yalnız kalma arzusu günlerdir beynimin içinde dönüp duruyor. Değer verdiğim, kendime senelerce çok yakın bulduğum insanlarla olan durumumun ne ara bu kadar vahimleştiğine, vahşileştiğine bir türlü anlam veremiyorum. Sevilmek, değer görmek, insanlara ihtiyaç duymak, hep bir ağızdan mutluluğu paylaşmak ne ara lüks oldu? Evet, bunun bir sonu olacağını epey öncesinden anlamıştım. Sevgili, dost, arkadaş, aile... İnsan kalabalığında yanımdan öylece geçip giden herhangi biri veya birileri tesadüfi bir yolla saydığım bu kategorilerden birine pekâlâ girebilirdi; hayatımın bir noktasında zahmetsizce var olabilirdi, öyle değil mi? Demek istediğim, hayat böyledir. Biriyle tanışırsınız, konuşmaya başlarsınız, vakit geçirmeye başlarsınız, zamanla yakınlaşır ve çok yakın birer dost, veya sevgili, hiçbir şey olmazsa arkadaş olursunuz. Değişen tek şey yakınlığın derecesini belirleyecek birkaç kelimedir. Tüm bunlar ne kadar zavallıca aslında. Kütüphanede raflara kitap yerleştirir gibi insanları hayatımızda kelimelerle bütünleyerek kategorize ediyoruz. En nihayetinde hepsi biter. Hevesle tanıştığınız bir insanı okumaya başladığınızda aslında okunmaya değer olmadığını anlar ve onu raftan indirebilirsiniz. Ya da çok sevebilir ve defalarca, usanmadan okumak isteyebilirsiniz. Ne garip. İşte ben tam da bugün bu hisler karmaşasında boğulur vaziyetteyim. Senelerdir okuduğum kitap, anlamını yitiriyor. Eksilerek kayboluyoruz bugün raflardan. Ateşsiz bir yangın nasılsa, öyle işte. Kütüphane kepenklerini indiriyor, sayfalar alev içinde. Küllerinden yeni bir kütüphane kuracağım. Sadece bugüne mahsus. Tekrar yok, dilekler yok. Bugün yalnızlık var.
·
622 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.