Gönderi

Pederim, Gondolin düşmeden önce orada doğmuş olan Earendil, validem de Doriath’h Luthien’in oğlu Dior’un kızı Elwing idi. Dünyanın Batısı‘nda bozgunlarıyla, meyvasız galibiyetleriyle Uç çağ gördüm geçirdim. “Gil-galad’m emir subayıydım ve onun ordusunda savaşa yürüdüm. Mor-dor’un Kara Kapısı önündeki Dagorlad Muharebesi’nde bulundum: Biz galebe çaldık, çünkü Gil-galad’m Mızrağı Aiglos ile Elendil’in Kılıcı Narsil’in önünde duracak hiçbir güç yoktu. Son çarpışmayı Orodruin’in yamaçlarından izledim; Gil-galad vefat etti, Elendil düştü ve Narsil de onun altında kalıp kırıldı; fakat Sauron’un kendisi de devrildi ve İsildur babasının kırık kılcıyla Yüzük’ü onun parmağından kesip kendine aldı.” Bu söz üzerine yabancı, yani Boromir, “Demek Yüzük böyle yitmiş!” diye haykırdı. “Güney’de böyle bir öykü duyulduysa bile, çoktan unutulmuş gitmiş. Memleketimde adı ağıza alınmayan o şahsın Âli Yüzük’ünü duymuştum; fakat ilk krallığının çökmesinden sonra dünyadan yok olduğuna inanıyorduk. İsildur alm1ş! Bu gerçekten mühim haber.” “Heyhat! Öyle,” dedi Elrond. “İsildur aldı onu, yapmaması gerektiği halde. HazırOrodruin de yakınımızdayken, hemen yapıldığı ateşe atılıp yok edilmesi gerekirdi. Fakat İsildur’un ne yaptığım çok az kişi fark etmişti. O son ölümcül karşılaşmada babasının yanında bir tek o vardı; Gil-galad’ın yanında da sadece Cirdan ile ben vardık. Fakat İsildur bizim nasihatlerimize kulak vermedi. “‘Bunu babamla kardeşimin kan pahası olarak ben alacağım,’ dedi; böylece bizler rıza göstersek de göstermesek de, onu alp bağrına bastı. Lâkin çok geçmeden onun ihanetiyle hayatım kaybetti; bu yüzden Kuzey’de Yüzük’e İsildur’ un Felaketi denir. Yine de, belki ölüm başına gelebilecek diğer şeylerden daha iyiydi. “Bu havadisler sadece Kuzey’e ve pek az kişiye ulaşmıştır. Bunlar duymamış olmanız pek şaşırtıcı sayılmaz Boromir. İsildur’un can verdiği Ferah Çayırlar harabatından sadece üç adam uzun yollardan geçip geri dönmeyi başarabilmişti. Bunlardan biri de Elendil’in kılıcının kırık parçalarım taşıyan İsildur’un silahtarı Ohtar idi; bunlar, henüz çocuk olduğu için burada Ayrıkva-di’de kalmış olan İsildur’un varisi Valandil’e verdi. Lâkin Narsil kırılmış, ışığı sönmüştü ve halen de yeniden yapılmış değildir. “Son İttifak’ın zaferi için meyvasız mı demiştim? Bütünüyle meyvasız değildi aslında, amma gayesine de erişemedi. Sauron zayıflatılmış, lâkin yıkılmamıştı. Yüzük’ü kaybolmuş, ama yok edilememişti. Karanlık Kule yıkılmıştı, lâkin temelleri yerinde duruyordu; çünkü bu temeller Yüzük’ün gücüyle yapılmıştı ve Yüzük varoldukça onlar da dayanacaktır. Savaşta nice elf, nice kudretli insan ve bunların nice dostu telef oldu. Anarion katledildi, İsildur katledildi; Gil-galad ile Elendil toprak oldu. Elfler ile insanlar arasında böylesi bir ittifak bir daha asla görülmeyecektir; çünkü insanlar çoğalıyor, İlkdoğanlar azalıyor ve her iki soy birbirlerine yabancılaştı. Ve o günden sonra Numenor ırkı zayıfladı, ömürleri kısaldı. “Kuzey’de, savaştan ve Ferah Çayırları katliamından sonra Batıil Insanlan zayıfladı ve Alacakaranlık Gölü yanında kurmuş olduklan Annuminas şehri viran oldu; Valandil’in varisleri oradan çıkip yüksek Kuzey Yaylaları‘ndaki Fornost’a geçtiler, ki şimdi orası dahi metruktur. insanlar burayı Ölüadamlar Hendeği diye tesmiye ediyor ve buralara ayak basmaya çekiniyor. Çünkü Ar-nor halkı azaldı ve hasımları onlan bitirdi; böylece hükümranlıkları geçip gitti, ardlarmda yalmz çimenli tepelerde yeşil höyükler kaldı. “Güney’de Gondor ülkesi uzun süre dayandı; ihtişamı bir vakit aldı yürüdü, adeta Numenor’un yıkılmazdan evvelki kudretini andırır oldu. Ahalisi yüksek kuleler, müstahkem yerler, nice gemi barındıran limanlar inşa etti; insanların Kralları‘nm kanatlı taçlan değişik diller konuşan pek çok halkın hürmetini kazandı. Payitahtları, tam ortasından Nehir’in geçtiği Yıldızlann Hisan Osgiliath idi. Doğuya, Gölge Dağlan’mn bir çıkıntısına Doğan Ay Kulesi’ni, Minas It-hil’i inşa ettiler; batıya, Ak Dağlar’ın eteğine de Batan Güneş Kulesi’ni, Minas Anor’u yaptılar. Kralın avlusunda ak bir ağaç vardı; bu ağaç isildur’un engin suların ötesinden getirdiği ağacın tohumundan yetişmişti, onun tohumuysa Eressea’dan ve ondan da evvel dünya henüz gençken, günlerden önceki Gün, En Batı‘dan gelmişti. “Lâkin Orta Dünya’nm akıp giden yıllarının yıpratmasıyla Anarion oğlu Meneldil’in soyu sona erdi, Ağaç kurudu ve Numenor’luların kam sıradan in-sanlann kanıyla karıştı. Derken Mordor’un surlarındaki nöbetçiler uyudu ve karanlık şeyler tekrar Gorgoroth’a sızdılar. Ve bir zaman sonra şer yaratıkları oradan akın edip Minas ithil’i aldılar, yerleşip burayı korkunç bir yere çevirdiler; böylece buraya Minas Morgul, Büyü Kulesi dendi. Bunun üzerine Minas Anor’un da adı değiştirilip Minas Tirith, yani Muhafız Kulesi oldu ve bu iki şehir bitmek bilmez bir savaşa tutuştular, aralarında kalan Osgiliath ise terk edildi ve harabelerinde gölgeler yürür oldu. “Nice insan ömrüdür bu böyle gitmekte. Fakat Minas Tirith’in Efendileri hâlâ düşmana boyun eğmeyip cenk ediyor ve Argonath’tan Deniz’e kadar Nehir geçişini açık tutuyorlar. Hikâyenin benim anlatacağım bölümü artık sonuna yaklaştı. Çünkü isildur’un zamanında Hükmeden Yüzük meçhule karışmış, Üçler de onun hâkimiyetinden kurtulmuştu. Lâkin bu ahir zamanda bir kez daha tehlikedeler, çünkü ne yazık ki Tek Yüzük bulundu. Nasıl bulunduğunu başkaları anlatacak, çünkü bu işte benim pek az rolüm oldu.”
·
54 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.