Gönderi

Hafızanın, fantazinin ve düşlerin homojen bir bütünde karıştığı bir film varsa, o da Tarkovsky'nin Ayna (Mirror) filmidir. Elbette film, yazar-karakterin yarı düş kurar, yarı ayık durumdaki çocukluk travmalarını, gizemli hafıza parçalarını ve zihninde saklanan güçlü anımsama anlarını çağrıştıran kabul edilmiş otobiyografik esinlerle açıklanmıştır. Yinelenen ve bulanık anıların nostaljik nehri, zihnin şiirsel-resimsi dönüşlerinden parçalar, doğal fenomenler ve gerçek eylemler gözlerimizin önünde akar. izler ve yalnızlık, akıl almaz bir terkin hüznü, rüzgar ve yağmurun gelişini önceden hissederek, koyu kahverengi karanlık bir renk sunan görüntüleri çarpıtır. Hep kırık olan bir şey yuvarlanır, ateş onu tahrip eder ve aniden kül oluverir. Merkezdeki genç anne sanki kavranmaz bir güçte avuntu ararcasına durmaksızın koşmakta, kaçmaktadır; piş­manlıktan perişan olmuş, yaralı ve gergindir. lki farklı yaşta -üç ve yaklaşık dokuz- ortaya çıkan çocuk görünüşte annesiyle tam olarak özdeşleşmiştir. llerleyiş herhangi bir düzen tanımaz. Zaman bölünemez. Uzak ve yakın geçmişteki olaylar, siyah beyaz savaş görüntüleri ile art arda dizilir. Ayrılıklar ve tutarlı olsun ya da olmasın karşılaşmalar arasında, fark edilir şekilde rasyonel veyahut çağrışımsal bir bağ yoktur. Akışın yoğunluğu yalnızca bir tür müzikal gelişim çağrıştırır. Aslında bu gelişim büyük ölçüde rüyaların doğasını karakterize eder: Farklı yerler ve zamanlar arasındaki düzensiz değişimlerin birbirini izlemesi, gizemli konumlardan bilinmeyen yüzlere atlamalar, labirentvari koridorlar ve yağmurda ıslanmış mistik ormanlar. Zıt ya da uyaklı ayrıntıları bir araya getirmenin bir yolu -ve elbette böyle bir amaç da- yoktur: Onlar daha çok acı verici bir zihin durumunun çok katmanlı aydınlanması, Deleuze'un anlatımını kullanarak, hafıza-zamanın kristal doğasının oyunudur.
·
56 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.