Gönderi

384 syf.
6/10 puan verdi
·
Read in 5 days
Genel itibarıyla distopik romanlarda karakterler direkt olarak böyle bir dünyanın içinde var olurlar. Fakat bu romanda karakterler distopik bir dünyaya doğmayıp, halihazırda tanıdığımız, bildiğimiz dünyadan distopik evrene bir geçiş aşamasında yer alıyorlar. Bilindiği üzere iyi ya da kötü olsun her işin her zaman en baskıcı, en zorlayıcı kısmı düzenin değiştiği geçiş aşamasıdır. Romanda geçen Lydia Teyzenin de dediği gibi “Siz geçiş neslisiniz. En güç durumda olan sizlersiniz. Sizden sonra gelenler için daha kolay olacak”. Çünkü sonra gelenlerin özleyip yad edebileceği bir geçmişi olmayacaktır. Roman; sevmek, sevilmek, nefret etmek, aşık olmak, denemek, başarmak, istemek ve yapmak gibi eylemleri; yani var olmayla beraber kazanılan öz hakları tatmış kadınların birden bunlardan koparılarak, irade ve özgürlüklerine son verilerek birer doğum makinesine, birer köleye dönüştürüldüğü, toplumun sınıflara bölündüğü ve ülke yönetiminin Gilead adı verilen teokratik ve totaliter bir rejime ait olduğu bir “geçiş aşamasını” bizlere anlatmaktadır. Bu geçiş aşamasında kadınlar Eşler, Marthalar, Teyzeler, Damızlık Kızlar, Ekonokadınlar ve Gayri-kadınlar olmak üzere altı gruba; erkekler ise Komutanlar, Gözler, Muhafızlar ve Melekler olmak üzere dört gruba ayrılmıştır. (En azından ben böyle anladım) Eşler, Komutan karılarıdır ve mavi elbise giyerler. En rütbeli kadın sınıfıdır. Marthalar, kısır ya da yaşlı olmasından ötürü doğum yapamayan kadınlar olup yeşil renk elbise giyerler. Ev işleri ile ilgilenen hizmetçi sınıfına aittirler. Teyzeler, Damızlık Kızlar’ın eğitilmesinden sorumlu olan öğretmen kadınlardır ve kahverengi renk elbise giyerler. Damızlık Kızlar, Gözler tarafından sürekli izlenen, okuması yazması yasak olan, isimlerinin kullanılmasına dahi izin verilmeyen, Kırmızı Merkez adı verilen yerde Teyzelerden eğitim alan ve çocuk doğurması için Komutanlara tahsis edilen kadın sınıfıdır. Kırmızı renk elbise giyip, yanlardan görülmemelerini sağlayan “kanat” adı verilen beyaz bir başlık takarlar. Ekonokadınlar, fakir erkeklerin eşleridir. Doğurmak, temizlik, ev işleri vs. tüm işlerden kendileri sorumludur. Çizgili renkli elbise giyerler. Gayri-Kadınlar ise marjinal kadın kesimi olup gri renk elbise giyerler. Komutanlar, en rütbeli olan ve en fazla ayrıcalığa sahip olan erkeklerdir. Gözler, Damızlık Kızları gözetleyen gizli polis teşkılatı mensubu erkeklerdir. Muhafızlar, asayişten sorumlu klasik rutin polislerdir. Melekler, Gilead rejiminin askerleridir. Kölelik çok eski tarihlere dayanan -şimdilerde ise sadece adı değiştirilmiş- antik bir kurumdur ve kölenin sahip olduğu haklar ya da statü; -siyasal ya da ekonomik nedenlerin ve çeşitli düşünce akımlarının etkisiyle toplumsal bazı farklılıklar göstermiş olsa dahi- tüm devletlerde aşağı yukarı aynıdır. Fakat arap kültürü burada bir ayrıma gitmiş ve kadın köleleri “cariye” diye isimlendirip ondan farklı şekillerde istifade etmiştir. Bu durum islamiyetin gelmesiyle de değişmemiş sadece köle ve cariyelere daha insani haklar tanınmıştır. İşte tam da burada kitabın distopiklikten uzak, bilhassa gerçekliği yansıttığını düşünüyorum. Damızlık Kızlara layık görülen hukuk sistemini incelersek; Nasıl ki Gilead Rejiminde Damızlık Kızlar devletin birer malı ise İslam Hukuku’nda da cariye; ganimettir, azat edilmedikleri müddetçe alınıp satılabilen, hediye edilebilen ticari bir eşyadır. (Keza Mısır hükümdarı Mukavkıs, Hz. Muhammed’e hediye olarak iki cariye göndermiş bunlardan birinden de oğlu Hz. İbrahim dünyaya gelmiştir.) Nasıl ki Gilead Rejiminde Komutanlar evlilik bağına ihtiyaç duymadan Damızlık Kızlarla yatıp onlardan çocuk yapabiliyorlarsa İslam Hukuku’nda da cariye sahibi nikah kıymaya ihtiyaç duymadan cariyeden istifade edebilir, ondan çocuk yapabilir. Nasıl ki Gilead Rejiminde Damızlık Kızlar’dan yapılan çocuk hür bir statüye sahip olup Komutanlar’ın çocukları olarak kabul ediliyorsa İslam Hukuku’nda da cariyeden doğan çocuk annesi gibi köle değil hür kabul edilir. Nasıl ki Gilead Rejiminde Damızlık Kız, çocuk doğurmasını müteakip görevini yerine getirmiş sayılıyorsa İslam Hukuku’nda da cariye, çocuk doğurmasını müteakip -efendisinin ölümünden sonra- hürriyetine kavuşmaktadır. Bugün kölelik; artık uygulanmayan, etkisini yitirmiş ve tüm insanlarca karşı çıkılan bir kurum niteliğinde olabilir fakat bugün İslam ve hukuku kölelik gibi geçip gitmiş ya da herkesçe itiraz edilen bir şey değildir. Bilakis aramızda ve güçlü inananları ve savunucuları var. Dahası bunun için büyük savaşlar verilip nice canlar alınıyor. Damızlık Kızın Öyküsü kitabını okuyup “Böyle şey olamaz! Bu insanlık dışı! Asla kabul edilemez!” gibi cümleler sarf edip daha sonra şeriat naraları atanlar; ne istediğinizi gerçekten biliyor musunuz? Evet, belki bizim toplumumuzun islam anlayışında ya da gelenek göreneklerinde böyle bir yaşam tarzı yok fakat kadına verdiğimiz değerin günden güne azaldığı, Türk toplum yapımızın bozulduğu çok aşikar. Tarih boyunca Türk toplumlarında en önemli sosyal birlik olan ailenin temelini teşkil eden kadın; Türk destanlarında ve Türk felsefesinde çok yüce bir mertebeye kurulmuştur. Daha da önemlisi Türk Milleti’nin tek bereket kaynağıdır. Kendisine verilen bir takım haklardan dolayı hanların, hakanların, cengaverlerin önünde saygıyla eğildikleri bir şeref abidesidir. İlk Türk yazıtlarından olan Bilge Kağan kitabesinde Kağan: “Sizler anam hatun, büyük annelerim, hala ve teyzelerim, prenseslerim…” hitabıyla söze başlar. Yine Cengiz Han’a nispet edilen o meşhur sözde: “Ben hepinizin hanı, -eşi Börte Hatun’u göstererek- bu da benim han’ım…” dediği geçer. Göktürkler döneminde basılan paralarda kağan eşleri de yer alır, kurultayın doğal üyesi sayılır, söz ve rey hakları bulunurdu. Yasa niteliğindeki emirnameler, her ikisince imzalanmadan uygulanmazdı. En önemlisi de erkeğin yalnızca bir tane karısı olabilirdi. Bugün ise erkeğin birden fazla eşe sahip olması normal görülmekte hatta marifet sayılmaktadır. Bir zamanların biriciği, en değerlisi olan kadınımızın alanı; mutfak, doğumhane, çocuk parkı -bir şekilde bu düzene karşı çıkarlarsa da- “mezarlıkla” kısıtlanmaktadır. Kadına verilen değerde öncülük etmiş bir milletin sonradan bu hale dönüşmesi büyük bir hayal kırıklığı. En kısa zamanda kadının hak ettiği saygıyı görmesi dileğiyle…
Damızlık Kızın Öyküsü
Damızlık Kızın ÖyküsüMargaret Atwood · Doğan Kitap · 201911.1k okunma
·
70 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.