Gönderi

MİRALAY FAZIL BEY'İN İKİNCİ İZDİVACI Miralay Fazıl Bey, Abdülhamid'in kendisine karşı gösterdiği müphem iltifatlara rağmen, belki bir gün bana bir kız teklif eder diye düşünerek, her ihtimale karşı, çok akıllı olan ablasına fikrini anlatır. «Abla iyi bir aileden, güzel akıllı bir kızla beni evlendirin>> der. Habibet hanım memnun olur: «Peki Fâzıl; zaten ben de bunu düşünüyordum. İstanbul'un en kibar ailelerinden biri olan Hacı Beyin kızını almanı sana söyleyecektim»> der. Birkaç gün içinde Habibet hanım, kardeşini Hacı Bey'in kızı Nadire hanım ile evlendirir. Nadire hanım hakikaten çok güzel, biraz dolgunca, beyaz, iri kara gözlü, siyah kıvırcık saçlı, son derece terbiyeli ve bir çocuk kadar da nazik, annesinin babasının tek ve kıymetli evlâdıydı. Vaniköy'de bir yalıda ikamet ediyorlardı. Mehmet Fâzıl Bey de çok yakışıklıydı. Nadire Hanım da kocasına düşkün ve çok sevdiği için daima onu kıskanır ve boşuna üzülürdü. Bir gün; Mehmet Fâzıl Bey evden çıkar çıkmaz, hanım da onun görmediği şık bir ferace giyer, biraz da kalınca yaşmak takarak yalnız gözlerini gösterir. Çarşaflı bir cariye ile Fâzıl Bey'in arkasından derhal çıkar ve aynı vapura binerler. Tam Fâzıl Bey'in kendisini göreceği bir yerde oturur. Akşam eve erken döner, üstünü değiştirerek daima âdeti olan merdiven başında kocasını karşılar. Mehmet Fâzıl Bey hanımına selâm verdikten sonra, gayet ciddi bir ifade ile : «Hanım, bilsen, bugün vapurda ne kadar güzel ve fevkalâde bir hanım gördüm. Bir türlü gözlerimi ondan ayıramıyordum.>> Nadire hanım kahkaha ile gülerek: -«Bey! artık senden hiç şüphe etmeyeceğim. Demek sen dışarda gördüklerini mübalağalı olarak söyleyeceksin. Bundan sonra artık üzülmeyeceğim. O hanım bendim...» der. Ve gülüşürler. Nadire hanım kocasına daima: «Bey; Allahtan iki şey istiyorum; biri benden korktuğunu görmek.. biri de paşa olduğunu görmek.>> Zavallı bu arzu ettiği iki şeyden hiç birini göremedi. Mehmet Fâzıl Bey'i kısa bir zaman için vazife ile bir yere gönderirler. Nadire Hanımı hâmile bırakır. Döndüğü zaman refikasının bir kız çocuk dünyaya getirirken ikisinin de vefat etmiş olduğunu öğrenir. Hiç bir şeye el sürmeden tek kılıcını alarak, çok müteessir bir halde Hacı Beyin yalısından ayrılır. Az bir müddet sonra, 1882 senesinde, Paşalık rütbesiyle Bağdat'a sürgün edilip orada üniformasını giyerken Nadire Hanımın sözlerini derin bir hüzünle hatırladığını bize anlatırdı.
·
55 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.