Gönderi

Balkondan Aşağısı..
Kimse kimseyi görmüyordu. Herkes kendini kurtarmaya çalışıyor; herkes kendini kurtarmaya çalıştığı için, herkes herkesi ateşe atıyordu. 'Kendini kurtarma'nın âhirete bakan bir boyutu zaten epeydir yoktu. Binler, onbinler iman-küfür denkleminde sık sık yanlış şıkkı işaretliyor; körpecik tenler ve dimağlar ebedi bir yangına namzet hale geliyordu. Hiçbirimizin bâki dünyalar heder olup giderken fani cihanı neyleyim dediği yoktu. Ne de olsa, 'ihlas' bile bir holding adı idi artık. "Tekbir' etek-ceket markasıydı. 'Vahdet' ayaklar altındaydı; zira bir ayakkabı fırması bu adı taşıyordu. Yüzbinlere rehber olması gereken bir zât, Türkiye'nin silah teknolojisi için projeler yazıyordu. Başka bir ehl-i din, gönlündeki "yüksek teknoloji enstitüsü" aslanını okşuyordu. Alt kattaki teyzenin kardeşi ölüyor; 'âhireti unutan teyze, isyanları oynuyordu. Hatırlatan yoktu. Yol arkadaşım olan orta yaşlı amca, "Dolar şu kadar olmuş" diye hatırlatıyordu. Karşımızdaki lise mektebinden, eteklerinin boyundan dünyalarının ne ile dolu olduğu anlaşılan yüzlerce kız talebe çıkıyordu. Elli sene sonraki hallerini gösterip ağlatacak manevî sinemalar bizlerde yoktu. Öndeki hacıamca, yanındaki yolcuyla beraber, 'memleket ekonomisi'ni kurtarıyordu. Bir başkası 'gazete'nin borsa sayfasını satır satır tarıyordu. Karşı kaldırımda yürüyen mini etekli kadın, otobüsteki erkeklerin kalb hanelerini yaylım ateşiyle tarıyordu. Arkadaki yarım örtülü teyze, "KİT'ler bu memlekete lâzım" diyerek hacıamcaya arka çıkıyordu. Tüm bu tabloların ortasında ve kırgındım. Kimsenin dünyasına karışmak istemiyor ve kimse ahiretime karışmasın istiyordum.
·
65 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.