Gönderi

214 syf.
9/10 puan verdi
·
Read in 3 days
İlksöz: Bana dokunmayan yılan bin yaşasın. Birinci Dünya Savaşı bitmiş, savaştan yenik çıkan Osmanlı ordularını dağıtmış, askerlerini terhis etmiştir. Yedek subay Ahmet Celal, işgal altındaki İstanbul'da yaşayamayacağını anlar, eri Mehmet Ali'nin teklifi ile onun köyüne gelir. Savaşın yıkımından, İstanbul'un teslimiyetinden, Anadolu'nun ortasında, Porsuk Çayı'nın civarındaki bu köyde kurtulacağını, hayata yeniden tutunacağina inanır Ahmet Celal. Bu inanç, köşklerde büyümüş paşa oğlunu, her şeyden yoksun bu köye sürükler. Ama coşku ile geldiği köy ona ilk andan mesafeli davranmaya başlar. Üstelik savaşta kaybettigi kolu nedeniyle onu hor görür. Kaynaşmak, birlikte yaşamak için geldiği köyde daha ilk anda "yaban" olup çıkar. Tüm bunlara rağmen köyde yaşamını sürdürür Ahmet Celal, onları anlamaya çalışır, köylüyü unutmuş olan "Türk Aydını"nın aksine. Fakat bu çabalar bir süre sonra hem Kurtuluş Savaşı'na köylünün tepkisizliği hem de ilerleyen Yunan ordusunun günden güne köye yaklaşması ile köyde ortaya çıkan Yunan sempatisiyle bambaşka noktalara gelir. Aydını halkından uzaktır, halkı aydınını bilmez anlamaz, aydın halkla bağ kuramaz, halk aydına elini uzatmaz, aydın halkını kurtarmak ister, halk kurtulmak değil yaşamak ister. Böyle karışık bir ortamda da Genç Cumhuriyet'in bir millet yaratması gerekecektir yakın zamanda. . Yaban, aslında uzun zamandır beklettiğim bir eserdi. Kemal Tahir Yorgun Savaşçı okumasını yaptıktan sonra, kitapta bizi en çok etkileyen bölüm Ege'deki halkın neredeyse çoğunun Kurtuluş Savaşı'na olan olumsuz yaklaşımı idi. Benzer konular Yaban'da da işlendiğinden hemen bunu okumak istedik. Amacımız, Anadolu Halkı"nın çoğunluğuna gelip çöreklenmiş bu karşı tutumun sebeplerini, gerekçelerini aramak, bulmaktı. Aslında Yakup Kadri de bizim aradığımızı arıyor belki de. İstanbul'un ikiyüzlülüğünü görüp Anadolu'ya, onun saf ve temiz inancına güvenen, inanan, sığınan ama tam bir hayal kırıklığı yaşayan Ahmet Celal'e de aynı soruları sorduruyor, cevaplar aratıyor. Özellikle hikâyenin başlarında sert bir tutum takınıyor Ahmet Celal. Belki de köylünün ona karşı katı tutumun etkisiyle iyice aşağılıyor onları. Bir süre sonra köylünün bu tutumunu-devir itibariyle- Osmanlı Aydını'nın suçu olarak gösteriyor. Halktan kopuk aydınlara cezayı kesiyor. Olaylar ilerledikçe suçlamalar, köylünün davranışlarının da etkisiyle çaresizliğe dönüşüyor. "Bu hakla nasıl kurtuluş savaşını kazanacağız, kazansak da bu halktan tüm zorlukları aşacak yeni bir ulus nasıl yaratacağız" endişesi kaplıyor sayfaları. . Yaban gerçekten çok boyutlu bir roman. Tarihi bir roman, çünkü geride kurtuluş savaşı süreci var. Toplumsal bir roman, çünkü özellikle Anadolu köylüsü ekseninde halkın kurtuluş savaşına karşı tutumu ön planda. Psikolojik bir roman, çünkü Ahmet Celal'in, neredeyse tükenmiş ruhunda hem birey olarak, insan olarak çektikleri hem bir aydın olarak hissettikleri işlenmekte. Sosyolojik bir roman, çünkü aydın-halk çatışması ekseninde farklı bakış açıları ile konan düşünceler, özellikle de bunları irdeleyen Ahmet Celal var hikâyede. Son konuyu şöyle bir alıntı ile pekiştireyim, kitabı okumayanların bile bildiği bir alıntı ile. İnsan Türk olur da, nasıl Kemal Paşa'dan yana olmaz? - Biz Türk değiliz ki , beyim. - Ya nesiniz? - Biz İslamız, elhamdülillah ... O senin dediklerin Haymana'da yaşarlar. . Tabi ki aradığımız sorunun cevabını bir kitapta bulmak mümkün değil. Bu cevap başlı başına doktora tez konusu olur zaten. Bizimki bir yolculuk, cevabı aramak için birçok istasyona uğrayacağımız, makas değiştirip farklı raylarda ilerleyeceğimiz, belki dönüp yeniden geçtiğimiz istasyonlara geeceğimiz uzun bir yolculuk, arayış. Okumak da keyifli, öğrenmek de, yol almak da. . Türk Edebiyatı'nın sayılı eserlerinden, En İyi 100 romandan biri olan Yaban, benim gibi hâlâ okumamış olanlar için tavsiyemdir. Aslında ben de bir süre sonra, o çok boyutlarından farklı tatlar çıkarabilmek adına tekrar okumayı düşünüyorum. Yeni kiaplarda buluşmak üzere. Kitapla. Sağlıcakla. . . . Sonsöz: Ayıptır. Düşman böyle seyredilmez, dedim. Kümenin içinden bir ses: -Nolacak, bize dokunmuyor ki , dedi. . . .
Yaban
YabanYakup Kadri Karaosmanoğlu · İletişim Yayınları · 202144.8k okunma
·
72 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.