Gönderi

64. Yahudilerden bazıları, “Siz Müslümanların inandığı Allah’ın eli sıkıdır, baksanıza, sizi yoksulluk içinde kıvrandırıp duruyor! Eğer gerçekten doğru yolda olsaydınız, Allah kudret ve zenginliği bize değil, size verirdi. Aslında bize de bu kadar değil daha çok vermeliydi” dediler. Bu sözlere itiraz etmeyen diğer Yahudiler de, aynı iddiaya iştirak etmiş oldular. Bu sözlerinden dolayı, kendi elleri bağlandı ve cimrilik, korkaklık, alçaklık, değişmez karakterleri oldu; böylece, ilâhî nîmetlerden mahrum bırakılarak Allah tarafından lânetlendiler. Oysa Allah ne cimridir, ne de güçsüz! Bilakis, elleri alabildiğince açıktır, kudret ve cömertliğinin sınırı yoktur, lütuf ve nîmetlerini, ezelî ilim ve hikmetine uygun olarak, dilediği kimselere, dilediği şekilde dağıtır.  Bazen azılı kâfirleri nîmetlere boğarken, en sevdiği kullarını belâ ve musîbetlere uğratabilir. Zira bu dünya, imtihân yeridir, iyilik ve kötülüklerin tam karşılığının verileceği yer ise, âhirettir. Ama maddî güç ve zenginlikten başka değer ölçüsü tanımayan kâfirler, sahip oldukları geçici nîmetlerin, kendilerinin doğru yolda olduğunu gösteren birer delil olduğunu sanırlar. Hâlbuki, herhangi bir kişi veya toplumun doğru yolda olduğunu belirlemek için, onların dünyada sahip oldukları güç ve zenginliğe değil; doğruluk, erdemlilik, adâlet gibi üstün ahlâkî değerlere ne derece bağlı olduklarına bakmak gerekir. Kaldı ki, Allah, yeryüzünde ilâhî adâleti egemen kılmak için varını yoğunu fedâ eden mü'minlere, —çetin bir mücâdele sonunda— bu dünyada güç ve zenginlik de bahşedecektir. Çünkü dünyanın da, âhiretin de maddî-mânevî tüm güzelliklerini size kazandıracak olan asıl zenginlik, bu Kur’an’dır. Ama ne var ki: Rabb’inden sana indirilen şu muhteşem ayetler, onlardan bir çoğunun azgınlık ve kâfirliğini artıracaktır. Fakat onlardan korkmayın, size zarar veremezler. Zira Biz, gerek Yahudi gerek Hıristiyan olsun, onların arasına, ta kıyâmete kadar sürecek düşmanlık ve nefret koyduk; ne zaman Müslümanlara karşı düşmanlıkları depreşip bir savaş ateşi tutuşturmaya kalkışsalar, Allah onu söndürecek ve heveslerini kursaklarında bırakarak onları birbirlerine düşürüp darmadağın edecektir. Fakat yine de akıllanmayacak, yeryüzünde sürekli bozgunculuk, fitne ve fesat çıkarmaya çalışacaklar. Allah ise, fesat çıkaranları sevmez. Sevmediği için de belâlarını verir. Ama tövbe edip kurtulmak için, hâlâ ellerinde fırsat var:
Sayfa 149Kitabı okudu
·
187 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.