Gönderi

Pek çok kişi olabildiğince zengin olmak ister, fakat Aristoteles, paranın fazlasının hızla iyi bir şey olmaktan çıkarak, dikkatimizi hayatta esas önemli olan şeylerden uzaklaştırdığını savunur. 19. yüzyıl felsefecisi Henry David Thoreau gibi daha sonraki sadelik savunucuları da, iyi yaşamak için çok az şeye ihtiyaç olduğu halde, insanların kendilerini sonsuz bir koşturmacaya teslim ettiğini söylemiştir. Daha basit bir yaşam için belli bazı önerilerde bulunan Segal'a göre, tüketim toplumunu geride bırakmanın yolu, emeğin asli değerini ekonominin odak noktası haline getirmekte geçer. Anlamlı bir şeyle uğraştığımız zaman çalışmanın adeta ödül olduğu söylenir. Buna göre tatmin sağlamak için bakmamız gereken şey, yaptığımız işin niteliğidir. Ne var ki pek çok kişi anlamlı bir işi olduğunu düşünmez. 2015'te Britanya'da yapılan bir araştırmada, katılımcıların %37'si, yaptığı işin dünyaya anlamlı bir katkıda bulunmadığını söylemiştir. Buna karşılık, katılımcıların %50'si, işini anlamlı bulduğunu ifade etmiştir. Anlamsız bulduğunuz ya da daha kötüsü, hiç olmasa dünyanın daha iyi bir yer olacağına inandığınız bir işe nasıl yabancılaşabileceğinizi tahmin etmek hiç de zor değil. Anarşist antropolog David Graeber, dünyanın hiçbir toplumsal işlevi olmayan "beş para etmez işler"le dolu olduğunu savunur. Beş para etmez bir işte niteliksel değer aranmaz. Burada tek bakılan, işin niceliksel yanıdır: Maaşı ne kadar? Ancak hayatta neyin müstakil değeri olduğunu belirleyebilirsek, buna odaklanarak anlamsız şeyleri yoksaymamız kolaylaşır. Sorun şu ki, düşünmek ve tartışmak için zamana ihtiyaç olduğundan, genellikle bu meseleye kafa yormaya fırsat bulamayız. Birkaç onyıldır yeni kamu yönetimi ve yalın üretim kavramlarının yön verdiği yönetim zihniyeti, dikkati işle ilgili faaliyetlerin niteliksel içeriğinden uzaklaştırarak "ne kadar", "ne hızla", "ne süreyle" gibi kaygılara ve "paranın karşılığını alma"ya odaklandığı için eleştirilebilir.
İletişim YayınlarıKitabı okudu
8 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.