Ağındaki örümceğin düşlediği düşler
Bir olur da batar bataklığa, sakladığın haince işler
Sökülerek gelir, çıplanmış arzunun hırçın darbeleri
Dişlerini, kemiklerini, kıkırdaklarını engebesiyle sarsan;
Yıllarımızı eskittiğimiz evlerin molozlara, toz taneciklerine
dönüşmesiyle gelen.
Ve insanlığın uyanmasını
belki, bir adım dahi olsa; molotofların
Acılı rüyalarında, sesi boğucu girdapların kakofonisinde
Dağılırken, acı, kan, gözyaşı
Silah, mermi ve kurşunlarıyla inen...
Sahtekar konukların, beraberinde güttüğü, hiçe sayılacak
Yaşanmışlıklardan bahsedilemeyecek kadar
Nefret ve öfkeyi bünyesinde barındıran
Ahmak ıslatan o yağmurların
Çıplak güneşlerin, gölgeleyeceği
Ve umarsızlık buudunda sınır tanımaz o hain yüzlerin
Dirençsiz, sevimsiz insanlığını tarayarak
hatta biçecek inleten...
Yolunu yurdunu, sarmalayacak ve
Çelik yumaklarıyla balkonlardan alkışlayan
Kır saçlı, aydın görünümlü içi kokuşmuş o
Tereddüt etmeksizin hainliğini haykıran insanların
Derilerinde çıkacak kargaşa ile
Doğacak çocuklar sevilmeyecek, gözünde;
Gözümdedir sevilecek çocuklar, hiçbirinizin değil
İnsanlığın özünü anlamışlar onlar.
Dikilecek kan doğuran hançerleriyle özü, sözü bir insanlık
Ve anlaşılacak, silahlanmayı terörizm zanneden o ukala
İş bilmez, o kör olmuş akıl
O gün mezarıma gel, çarpan soğuklarıyla bezen
Ve tereddüt etmeksizin, iç yağmurların temizleyici berraklığını
Ben ki, bir gerçekliği savunmuşum hayatım boyunca
Ve ölümümle bunu yaşatmışım!