Size anne ve babasının yanında abisinden şiddet görmüş bir arkadaşımın yaşadıklarını anlatmak istiyorum. Yaşadığı şiddet sonrası uzun bir süre anne babası da dahil hiç kimseyle görüşmemiş ve kendisini tamamen odasına kapatmış bir genç kız. Şahsi tercihi ile üniversite okumayı istemedi ve aile evinde yaşamını sürdürüyor. Bir gün kendisinin haklı olduğunu düşündüğü bir konuda çok değer verdiği abisinden şiddet görüyor. Ve bu durumu bir türlü içine sindiremiyor.
Bana anlattığında dedi ki hani bu insanlar bizi Allah'ın emaneti olarak görmeliydiler ya, Allah'ım sen bizi bunlara mı emanet ettin? Dakikalarca ağladı. O kadar dokundu ki bu sözü bana. Allah'ım sen bizi böyle emanetinin bilincinde dâhi olmayan insanlara mı emanet ettin.
Sosyolog kimliğimi bir tarafa bırakıp bir kadın olarak, inançlı bir insan söylemek istiyorum. Eşlerin birbirlerine Allah'tan emanet olduğu bilincine varamadıysanız evlenip de insanların günahına girmeyin. Evlatlarınız sizin malınız değildir, bunu idrak edemiyorsanız kabara kabara "ben babayım" ya da ben anneyim demeyin. Fiziki olarak güçlü olmanız size bir başkasına zorbalık yapma hakkı vermez. Baba yada abi olmanız yaptığınız şeyi meşru kılmaz.
Aile, toplumun en temel kurumudur. Sosyalizasyon süreci ailede başlar ve oradan tüm topluma ve yaşam boyu olarak devam eder. En yakın ilişkilerin yaşandığı ailede güvenli bir ortamda yaşayamayan çocuklar, toplumsal yaşama entegre olmakta ve uyumlu bireyler olmakta zorluk yaşar. Sapma davranışları sergilemesi muhtemel olan kişiler toplumsal huzuru da bozar ve bugün olduğu gibi "gözünün üzerinde niye kaşın var" kavgaları çıkar.
Arkadaşımın yaşadığı bu olaydan sonra hayata bakış açısı tamamıyla değişti. Üniversite eğitimi almak ve herhangi bir işte çalışmak istemeyen benden bir kaç yaş küçük olan arkadaşım, şimdilerde diploması olmadan çalışabileceği işler araştırıyor. Ve en kötüsü de yaşadığı olaydan sonra kendi evinin içerisinde tedirgin bir şekilde yaşıyor. Ve bu hüsran sebep olanlara iki dünyada da yeter de artar.