Gönderi

92 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
Görkemin önünde ormanın sustuğu bir ses: Öteki'nin sesi
Kitabı bitirdiğimde zihnimin içinde uzun bir sessizlik (ki bu çok nadiren gerçekleşir) olduğunu hatırlıyorum. Sanki bir konu hakkında söylenmesi gereken her şey söylenmiş de benim payıma salt takdir içeren bir sessizlik düşmüş gibi... Kitabın içinde geçen bir Kafka alıntısıyla anlatacak olursam; bu kitap, benim için "görkemin önünde ormanın sustuğu", dinleyeni tamamen kendinden geçiren, öz-mevcudiyeti yıkan bir ses gibi ya da 'kısaca' ötekinin sesi... Öncelikle belirtmeliyim ki eserin 92 sayfalık olması; piyasada çokça dolaşan, 'hap bilgi' iddiası taşıyan ama anlaşılırlığı sadeliğinden değil sığlığından ileri gelen, dolayısıyla okuyan ile okumayan arasında ciddi bir zihinsel farklılık oluşturmayan, 'çerezlik' bir kitap olduğu anlamına gelmiyor. Aksine, oldukça yoğun bir metin; bir oturuşta bitirilebilecek cinsten değil. Öte yandan, kavranması için fikri alt yapı ve zihinsel efor gerektiriyor. Eser, metnin girişinde de yer verildiği gibi, günümüz toplumunda "negatif öteki"nin yerini alan "pozitif aynı"nın birey ve toplum üzerindeki patolojik etkilerinden bahsediyor. Biraz gözlem yapan her insan gibi, ben de "hepsinin kendisini 'farklı' olarak nitelendirdiği papağanlarla dolu bir kafesin içinde yaşadığımızı" sıkça düşünürüm. Yazar da bu çelişkiyi şu cümleyle anlatıyor: "Herkesin ötekilerden farklı olmak istediği dünya paradoksal olarak klonlarla doludur." Fakat "Neden böyledir?" İşte bu noktada, eser, "pozitif aynı" kavramı üzerinden okura beyin fırtınası yapabileceği ufuk açıcı bir kapı aralıyor. Benim için eserin en çarpıcı kısımlardan biri ise yazarın metin boyunca yaptığı neoliberalizm eleştirisi. Pek çok insan, haklı olarak, sistemin bizim algılarımızı yönetme konusunda usta olduğunu düşünür. Fakat genelde "dışarıdan bir etki ile manipüle edildiğimiz" varsayılır. Peki gerçekten de bir distopyada yaşamak için Büyük Birader'e ihtiyacımız var mıdır? Üzerine düşünülmesi gereken bir alıntı bırakayım: "Neoliberal rejimde sömürü; özgürlük, kendini gerçekleştirme ve kendini optimize etme olarak vuku bulur. Burada beni çalışmaya zorlayan, beni kendime yabancılaştıran, sömürücü olarak bir öteki yoktur. Aksine, kendimi gerçekleştirdiğim inancıyla gönüllü olarak kendimi sömürürüm. Bu, neoliberalizmin sapkın mantığıdır. Tükenmişliğin [Burn-out] ilk aşaması da coşkudur. Coşkuyla kendimi işime veririm, ta ki sonunda tükeninceye kadar. Kendimi ölümüne gerçekleştiririm. Kendimi ölünceye kadar optimize ederim. Neoliberal tahakküm, özgürlük yanılsamasının ardına saklanır. Tahakküm özgürlükle örtüştüğü anda tamamına ermiş olur. Bu özgürlük hissi, herhangi bir direnişi mümkün kılmadığı sürece uğursuzdur. Peki, direniş neye yönelmeli? Baskılamanın kaynağı olan herhangi bir 'öteki' artık yoktur." Eser, 'öteki'nin kaybıyla, "kendimiz" dahil her şeyi nasıl kaybettiğimizi, pek çok farklı yerden öyle sarsıcı anlatıyor ki, kitaba sık sık es verip devam etmek için tesirinin geçmesini beklemek zorunda kaldım. 'Pozitif aynı'larla dolu yankı odalarımızdan çıkıp bizi biz yapan 'öteki'nin varlığına dikkat kesilmek, bu çağın insana verdiği hasarı onarmanın tek yolu gibi görünüyor bana. "Çünkü insan, karşıtı olmadı mı sert bir şekilde kendine yönelir."
Ötekini Kovmak
Ötekini KovmakByung-Chul Han · Ketebe Yayınevi · 2023226 okunma
·
52 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.