Gönderi

İnsanların, bitkilerin, hayvanların, cansız varlıkların ve bir de eğer varsa göremediklerimizin de içinde bulunduğu bu Dünya gezegeninin kendi ekseni etrafındaki dönüş hızı ekvatorda saatte 1.670 km olarak hesaplanmış. Evet, yanlış okumadınız, saatte 1.670 km! Bu, ses hızından da yüksek bir hız manasına gelmektedir. Bir örnek vermek gerekirse, bugünün şartlarında neredeyse en hızlı merminin hızına denk bir hızdan bahsediyoruz! O kocaman hacmi ve kütlesiyle beraber. Muazzam bir hız! Peki, herhangi bir şey hissediyor muyuz? Hayır, hiçbir şey hissetmiyoruz. Dünya, Güneş’in etrafında da dönüyordu değil mi? Bu bilgi hepimize ilkokulda zaten öğretilmişti. Peki, Dünya’nın Güneş etrafındaki dönüş hızını hatırlıyor muyuz? Hemen hatırlatayım, saatte 108.000 km! Ne. Nasıl yani? Bu kesinlikle abartılmış olmalı, bunu kesin yanlış ölçmüşler vb. şeyler aklınıza geliyorsa eğer, hadi buyurun kendiniz ölçün. Elbette ki bu hız bilimsel verilerle kanıtlanmış durumda, biz de bu kanıtlara dayanıyoruz, bu verilere inanıp güveniyoruz. Gerçekten de inanması çok zor. Çünkü bu hız, bahsettiğimiz mermi örneğinden gidersek; o mermi hızının 50-60 katı kadar!. İşte bu hızla Güneş’in etrafında dönüyoruz. Düşünün ki eğer yeryüzünde böylesine yüksek hızla yol alan bir araca sahip olsaydık, bu araçla Dünya’nın çevresini 20-25 dakikada dolaşabilecektik. Herhangi bir şey hissediyor muyuz peki? Hayır, hissetmiyoruz Şimdi daha da sıkı durun. Güneş’in ve kendisine bağlı olan gezegenlerin, yani Güneş sisteminin, Samanyolu galaksisinin merkezi etrafındaki dönüş hızını hatırlayalım: Saatte yaklaşık 720.000 km! Akıl almaz hızlara ulaşmış olduğumuzu düşünüyorsunuz değil mi? Evet, fakat henüz bitmedi, çünkü sırada Samanyolu’nun hareketi var: İçerisinde yaklaşık olarak 200 milyar yıldızı barındıran ve her bir yıldızın da en az bir gezegene sahip olduğu tahmin edilen bu devasa Samanyolu galaksisinin uzaydaki hızı ise saatte 950.000 km! Gerçekten baş döndürücü ve bir o kadar da dehşet verici! Rakamları tekrar gözden geçirirseniz eğer sistemlerin büyümesiyle beraber dönüş hızlarının da arttığını göreceksiniz. Mantık sınırlarınızın zorlandığını düşünüyorum. Bende o sınır da kalmadı… Dahası, evren bir tek Samanyolu’ndan oluşmuyor: “Hubble” uzay teleskopunun son sayımına göre ulaşılan galaksi sayısı trilyonlara varmakta. Bu durumu tarif etmek için gerçekten kelime bulamıyorum! Bu aşkın sistemler ve hızlarından etkilenmediyseniz eğer bu yazılanları en az iki kere daha okumanızı önemle tavsiye ederim. Şunu da belirtmek gerekir ki siz bu yazıları yalnızca bir kere okurken geçen o süre zarfında yaklaşık olarak 20.000 km Güneş’in çevresinde yol aldık, 70.000 km de Güneş’imizle birlikte hareket ettik. Samanyolu galaksisi olarak da 500.000 kilometrecik kadar bilinmez diyarlara doğru sürüklendik! Herkesin okuma süresi farklı olduğu için bu hesabı sizin yapmanız daha sağlıklı olacaktır. Ne var ki siz bunun hesabını yapana kadar yaklaşık bir o kadar daha savrulup gitmiş olacağız. İlginç!. Yine de hiçbir şey hissetmiyoruz. Uçuyoruz! Evet, bildiğiniz uçuyoruz! Peki, evrendeki bu döngü ne kadar zamandır böyle dersiniz? Bin yıl mı? Hayır! Bir milyon yıl mı? Hayır, daha fazla. Yüz milyon yıl mı? Değil, çok daha fazla! Milyarlarca yıl mı yani? Evet, aynen öyle! Milyarlarca yıldır durum tam da böyle. Hatta modern bilim evrenin yaklaşık olarak on dört milyar yıldır var olduğunu hesaplamış durumda. Bu hesapların nasıl yapıldığını, bu rakamların neler ifade ettiğini ve daha fazlasını merak edip lütfen kendiniz araştırın. Artık eskisi gibi değil, elinizin altında hemen anında bilgilere rahatlıkla ulaşım sağlayacağınız çok geniş bilgi kaynakları mevcut. O gördüğümüz minik minik olan, ışıl ışıl parıldayan yıldızların aralarındaki mesafeler gerçekten hiç de az değiller ve biliyoruz ki o yıldızlar hiç de sandığımız kadar minik değiller. Evrendeki galaksi sayısı ise tam olarak bilinememektedir, bununla ilgili olarak ancak kaba tahminler yapılmaktadır. Eski verilerden yola çıkarsak eğer kâinatta yaklaşık olarak üç yüz milyar galaksinin yer aldığını, her bir galaksinin içinde de ortalama iki yüz elli milyar yıldız ile birlikte yaklaşık üç trilyon kadar Dünya gibi gezegenin bulunduğunu tahmin ettiklerini biliyoruz. Evet, inanması gerçekten de çok güç! Şu ana kadar gelmiş geçmiş tüm insanların sayısının 100-150 milyar arasında olduğu tahmin ediliyor. Bu insanlara bu yıldız ve gezegenler paylaştırılsa idi tahminî kişi başına ortalama 500 milyar yıldız ve 6 trilyon kadar gezegen düşüyor olacak idi. Aynı zamanda evrenin sürekli genişlediğini, yeni yıldızların oluştuğunu ve bunlarla birlikte ışıkları bize şu anda ulaşan o yıldızların belki çoktan öldüğünü de biliyoruz. Devasa kara deliklerin ve keşfedilememiş nice şeylerin var olduğunu da zaten bilmekteyiz. Bu arada “devasa” kelimesi bile bu boyutları anlatmakta âciz kalıyor. Öyle yıldızlar var ki boyutları hakikaten ağızları açık bıraktıracak cinsten. Mesela “Canis Majoris” isimli yıldızın çapı, Güneş’imizin yaklaşık 1.500 katı Şu rakamlar ne kadar da çok. Kâinatın büyüklüğü ne kadar da astronomik boyutta. Tüm bunların yanı sıra bu kusursuz sistem tıkır tıkır işliyor, içerisinde bir çelişki veya uyumsuzluk da bulunmuyor; akıl almaz hızlarda döngüler bulundurmasına rağmen çarpışmadan, birbiri arasında iç içe gömülmeden milyarlarca yıldır akıp giden muhteşem ötesi bir sistemler bütününden bahsediyoruz! Dışımızda yer alan sistemlerde gizlenmiş olan ve son derece hassas olan bu düzen, içimizdeki sistemlerde de bulunuyor. Yaşantımız da bunların arasında âdeta pamuk ipliğine bağlı!..
Sayfa 12 - Yüzleşme YayınlarıKitabı okuyor
·
50 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.