Gönderi

Ölüm anında cem ve aylin gibi olanlar vardır: Hazır insanlar. Yaptıklarından memnun, yaşamlarını özgürce yönlendirmiş olanlar. Hayallerine ve amaçlarına ulaştıklarını hisseden insanlar… Arkalarında iyi bir iz bıraktıklarini bilenler… Bazıları Rober gibidir: Panik içinde. Rober, gecenin tarihini düşünmemişti, hatta onu unuttu. Ölümün varlığını unutup sonsuza dek yaşayacağımıza inanabiliriz. Gideceğimiz yönü ve yaşamımızın anlamını belirlemeksizin kendimizi hayatın akışına bırakırız. Ölüm gelince de, paniğe kapılırz, yaşamayı unuttuğumuzu, ancak o anda fark ederiz. çünkü öleceğimizi de unutmuşuzdur. Kimileri de Hektor gibidir: Pişmanlık dolu. Hektor, ne yapmış olması gerektiğini düşünüyor. Gerçekten istediğini yapamadı. Ölüm geldiğinde, bazı insanlar zamanı geri almayı, her şeye baştan başlamayı ister. Ama artık çok geçtir. Demek ki önemli olan, ölmeden önce, hayatımız boyunca yaptıklarımızdır. Cem, Aylin, Rober ve Hektor için hayatta en önemli şeyler, işleri, buluşları, yaratıları, provaları, malzemelerinin hazırlanması… Bir gün ölümün geleceğini unutursak, her zaman her şeyi yarına bırakabiliriz. Her gün işlerin bekleyebileceğini, bir sürü zamanımız olduğunu, Onları yarın yapacağımızı, sonra öbür gün yapacağımızı ve sonra tekrar, yarın yapacağımızı düşünür, sonuçta hiçbir şey yapmayız. Hayallerine ve amaçlarına ulaşmak için insanın, yaşamın sonsuza kadar sürmeyeceğini hatırlaması gerekir. Yoksa niye kendimizi yoralım, neden çaba harcayalım ki? Sonuç olarak, yaşamın bir gün bitecek olması bizi, ona doğru yönlendirmek ve başarılı olmak için çaba göstermeye iter. O halde gerçek soru, “Neden ölürüz?” değil, “Nasıl yaşamalıyız?” sorusudur.
Sayfa 36 - Günışığı Kitaplığı
·
145 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.