Gönderi

İngilizce derslerinde, ingilizce öğrenelim diye okuttukları bir hikâye, birden sıradan bir İngilizce dersinin sıradan bir hikâyesi olmaktan çıktı, ürkütücü bir kehanet gibi dikildi karşımıza. Bu bir İrlanda hikâyesi. Hani şu yıllarca İngilizlerle boğuştuktan sonra tam da anlaşma yaptıkları sırada, yararsız olduğunu yıllarca sonra anlayacakları bir iç savaşın içine düşüp birbirlerini öldüren İrlandalıları anlatan bir hikâye. Birkaç kişinin politik ihtirası yüzünden birbirlerinin gırtlağına sarılanların hayatından minicik bir parça bu. Şimdi bu hikâyeyi dinleyin. Hikâyenin adı, nişancı. İnsanların ikiye ayrılıp birbirini öldürmeye başladığı ülkenin bir kentinin bir sokağında, bir "nişancı" tüfeğiyle birlikte bir çatıya tırmanıp gizlenir. Sokağı gözlemeye başlar. Bir düşman beklemektedir. Öldürülecek birisidir beklediği. Tanımadığı, hiç adını duymadığı, yüzünü görmediği, ama daha görmeden nefret edip öldürmeye karar verdiği biri. Öldürülecek olanın kimliği hiç önemli değildir ni şancı için. O, öldürmek için beklemektedir. O anda, bir "düşmanı" öldürdüğünde hayatın daha iyi olacağına, ulusunu ve dinini kurtaracağına inanmaktadır. Bir tank girer sokağa. Bir evin kapısından çıkıp dışarı bakan yaşlı bir kadın bir binayı işaret ettikten sonra telaşla içeri kaçar. Tank, ağır ağır topunu çevirip ateş eder. Bina yıkılır. Bir toz bulutuyla çöker bina, taş parçaları, tahtalar fırlar, bir zamanlar birilerine yuva olan ev yerle bir olur. Tank, evi yıktıktan sonra çıkıp gider sokaktan. O sırada nişancının yanındaki bacaya bir tüfek mermisi saplanır. Nişancı telaşla saklanır. Nereden ateş edildiğine bakar. Karşı damda da bir nişancı vardır. O dar sokağın iki yanındaki iki binanın üstündeki iki adam arasında bir savaş başlar. Birbirlerini vurabilmek için uğraşırlar. Karşı taraftaki adamın da çok iyi ateş ettiğini, çok keskin bir nişancı olduğunu kısa zamanda fark eder hikâyenin kahramanı. Saatler sürer çatışmaları. Karşı taraftakini kandırmak için birbirlerine tuzaklar kurarlar. Bir bacanın arkasından bir diğer bacanın arkasına sürüklenirler, bir açık yakalamaya uğraşırlar. Birbirlerinin ustalığına saygı duymaya bile başlarlar saatler geçtikçe. Birbirlerini öldürmeye çalışan iki düşman arasında elle tutulmaz bir ilişki oluşur sanki. Sonra, hikâyenin kahramanı, karşı damdaki nişancının bir anlık dikkatsizliğinden yararlanıp vurur onu. Karşı çatıdaki adam bir çığlık atıp damdan aşağı yuvarlanarak sokağa düşer. Onun yere düşüşünü görür. Nişancı, görevini yapmış olmanın, "ülkesini bir düşmandan daha kurtarmanın" memnuniyetiyle, damdan iner, bir başka yerde pusu kurmak için sokaktan çıkar. Sonra, nedense, vurduğu adamı merak eder, kimdi bu kadar iyi ateş eden adam diye. Geri döner. Vurulmuş olan adam yüzükoyun yatmaktadır. Adamı çevirip yüzüne bakar. Gördüğü yüz, kardeşinin yüzüdür. Saatlerce çarpıştıktan sonra kardeşini öldürmüştür. Bize bu hikâyeyi ingilizce dersinde okutmuşlardı. Ama, bugün bu hikâye yalnızca bir ingilizce dersi değil artık.
Karanlıkta Sabah Kuşları
Karanlıkta Sabah Kuşları
·
51 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.