Gönderi

264 syf.
8/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Robinson Crusoe ile İngiliz romanının mucidi kabul edilen Defoe, bu romanında 1665’te Londra’yı kasıp kavuran ve 100 bin insanın hayatına mal olan bir salgın hastalığı romancı sıfatından ziyade daha çok gazeteci kimliğiyle yalın ve çarpıcı bir şekilde ele alıyor. Kitabın ilk yazarı kayıtlara H.F. olarak geçiyor. Bu kişi büyük olasılıkla Defoe’nun amcasıydı; zira Defoe o yıllarda henüz beş yaşındaydı. Dolayısıyla kitap karşımıza gerçek ve kurgunun harmanlanmış bir hali olarak ortaya çıkıyor. Kitapta anlatılanlara bakılırsa Defoe’nun bu salgından hayatta kalması tam bir mucize. Kayıtlarda 68 590 kişinin öldüğü bu salgının gerçek bilançosu pek çoklarına göre 100 binin üzerindedir bu da o dönemki halkın %20’sine tekabül eder. Az önce de söylediğim gibi anlatılan olaylar sıradan birinin 1665’te tuttuğu veba günlüğünün bir yansıması. Aslında bu günlük o döneme ışık tutan ve olayları objektif bir şekilde nakleden bir tarihi belge niteliğinde artık. Defoe bu kitabı yazdığı yıl Marsilya’da benzer bir salgın vakası vardı ve bu salgının İngiltere’ye sıçrayabileceği endişesiyle bu kitabı yazmaya karar vermiştir. Bir nevi veba salgını karşısında neler yapılmasının anlatıldığı bir el kitabı olarak tasarlanmıştır. Bu eserle insanların dikkatini salgına çekmek istemiştir. Kitabın tarihsel perde arkası bu şekildedir. Kitabın içeriğine gelecek olursak Defoe yaşanan olayları en ince detayına kadar anlatmaktan geri durmamış. Kitapta özetle veba salgının yarattığı tahribat, yaşattığı dehşet, hastalık karşısında alınan tedbirler ve yapılan işler ve bu illetle mücadele eden insanların yaşadıkları ve hissettikleri anlatılıyor. Veba salgınının 1664’te Hollanda’dan ithal edilen mallardan bulaştığına inanılıyor. Hastalık altı aylık bir kuluçka döneminden sonra 1665 Haziranı’nda can almaya başlıyor. Kitapta kaderinin hastalıktan kaçmaktan çok hastalığın kol gezdiği şehirde kalması gerektiğine inanan bir kahramanımız var ve biz her şeyi onun bakış açısından öğreniyoruz. Sürekli olayların içinde, sokakta, kilisede, birahanede bilgi toplar, insanlarla konuşur, vahşice ölümlere şahit olur ve acı çeken insanların “beni öldür” feryatları arasında şehrin her caddesinde veba gibi kol gezer. Kitapta tasvir edilen detaylar son derece zengin. Cadde, sokak, kilise, şahıs isimlerine kadar her şey gerçek. Kitabın büyük bir bölümü alınan tedbirlerin (özellikle ev hapsinin, sokağa çıkma yasağının) salgını durdurmak yerine nasıl daha çok körüklediğini ispat etmek üzerine. Hatta yazar bu yanlış uygulamalara karşı çıkarak çözüm yollarını da sunuyor. Kitabı okurken aklıma sürekli “The Walking Dead” dizisi geldi. Anlatılan olaylar dizidekinden hiç farklı değil. Diziye aşina olanlar ne demek istediğimi daha iyi anlayacaklardır. O yıllarda tedavisi mümkün olmayan böyle bir hastalığın yarattığı dehşeti Londra sakinleri kolay kolay kaldıramıyor. Gece gündüz her yerden duyulan çığlıklar, toplu mezarlar, ceset dolu sokaklar, yardım dileyen çaresizler, çocuklarını vahşice öldüren ebeveynler, hastalıklı bedenler ve daha çok fazlası. Son zamanlarda okuduğum kitaplar içinde en iyisiydi. Sağlıklı okumalar.
Veba Yılı Günlüğü
Veba Yılı GünlüğüDaniel Defoe · İş Bankası Kültür Yayınları · 2016862 okunma
··
275 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.