•Kelebek Evi - Katrine Engberg•
"Herşey hâlâ bıçak sırtında. Yarının ne getireceğini kimse bilemez."
Kelebek Evi
Merhabalar... Kopenhag Serisinin ikinci kitabı olan Kelebek Evi'nin incelemesi ile buradayım. Öncelikle yazarın su gibi kalemiyle bu kitap sayesinde tanıştım, ve çok çok beğendim. Kopenhag Serisinin başlangıç kitabı 
Kiracı adlı kitapmış fakat ben onu okumadan bunu okudum. Umarım onu da bulurum ve okumak nasip olur. Ama yine de bir eksiklik hissetmedim ve gerçekten de çok beğenerek okudum.
Kitabın konusu; Kopenhag'da bir çeşmenin içinde ölü bir kadının çıplak bedeni bulunuyor. Fakat polis şimdiye kadar hiç görmediği bir öldürme yöntemiyle karşı karşıya kalıyor. Kadının vücudunda simetrik kesikler var ve kanı tümüyle boşaltılmış vaziyette. Dedektif Jeppe Korner bu gizemli davanın soruşturmasına öncülük ediyor ve doğum izninde olan ortağı Anette Werner ise serbest dedektiflik yapmaya karar veriyor. Keşfedecekleri şeyler ise kan donduran nitelikte ve cinayetlerde devam etmekte... Kitap gerçekten çok güzeldi. Akıcılığı, sürükleyiciliği, yalın ve duru anlatımı, her ne kadar karışık görünse de kurgusu, verilmek istenen mesajlar okuru tatmin eder nitelikteydi. Kitapta pek çok karakter mevcuttu. İsimleri okumak biraz tuhaf olsa da bana göre, yine de keyifliydi ve ayrı bir sevimliliği vardı. Ama doğru telaffuzla okumadığıma yüzde yüz eminim.:) Kitabın adını aldığı Kelebek Evi psikolojik sıkıntıları olan şizofrenik gençlerin kaldığı bir bakım evi. Kelebek Evi'nin cinayetlerle bağlantısı; orada eskiden çalışan bakıcıların öldürülmesi. Bu bakım evi 3 yıl hizmet verdikten sonra kapanıyor. Gençlerden anoreksi hastalığı olan Pernille intihar ediyor. Babası Kelebek Evi'ne dava açıyor fakat aile durumları çok karışık ve polisler bu adamdan çok şüpheleniyorlar. Öte yandan sosyal görevli Simon Hartvig, klinikteki çocukları çok sevmekte ve onları kanatları altına almak istemektedir. Sürekli ünlü olup tıp dünyasına meydan okumak isteyen psikolog Peter Demant'ın da Kelebek Evi ile bağlantısı ve sırrı vardır ve karanlık geçmişiyle polisin ilgisini çekmektedir. Doğum izninde olan Anette Werner'in anneliğe adım atması, bu süreçte yaşadığı doğum sonrası depresyonu, sürekli polislik günlerini özlemesi, bebeğine adapte olma çabalarını keyifle okudum. O kadar işine düşkün bir polis ki bebeği uyuyunca araştırma yapıyor ve olay yerlerini ziyaret ediyor. Hatta bebeğini arabada emzirip telsiz dinliyor.:) Anette kendi sürdürdüğü soruşturmada bazı ipuçlarına ulaşıyor. Olayın çözülmesinde çok önemli bir rol oynuyor.
Katilin kullandığı alet tarihte bazı tedavilerde kullanılan skarifikatör adlı bir alet ve kurbanlarının kanlarını bununla boşaltıyor. Oraların anlatıldığı kısımlar aklımı aldı. Katilin bir amacı sebebi ve gerekçesi var. Katilin kim olduğunu öğrenince nefesim kesildi resmen. Hiç tahmin edemedim çünkü. Yazarın kullandığı bilimsel terimler, bazı teknik detaylar da kitaba ayrı bir güzellik katmış. Ayrıca karakterler üzerinden doğallık ve içtenlik duyguları da çok naif bir şekilde işlenmiş. Kitabın sonlarına doğru gerilim doruktaydı, adeta gerim gerim gerildim desem yeridir gerçekten. Yazarın deniz tasvirlerini, psikolojik tahlillerini de çok beğendim ve sevdim.
Polisiye + psikolojik + gerilim + aksiyon seven, merak eden ve okumak isteyen okurlara gönül rahatlığıyla tavsiye ederim.
Kitaplarla kalın sevgili okurlar.:))
Kitaplarla dolu günler.<3
·
2 artı 1'leme
·477 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.