Gönderi

YÜRÜYELİM SENİNLE İSTANBUL’DA Kırmızıyı sevdiğini bilseydim Hayallerim kıpkırmızı olurdu İstanbul hâlâ güneşin ardında Ufuklarında birkaç kere leke birkaç kan pıhtısı dudaklarında İstanbul hâlâ sevimli mi sevimli Ve hâlâ bir tomurcuk tadında Yürüyelim seninle İstanbul’da Korkusuz bir rüyadır Bekler bizi Beykoz’da, Üsküdar’da Birkaç kuğu, birkaç mahzun kuştüyü Yenilgisiz bir muammâ gibidir Arar buluşamayan ellerimizi Deli rüzgâr yine sarhoş, hovarda Tam orada, Çamlıca yokuşunda Birkaç bulut çekelim gökyüzünden Damarlarımızdan geçirelim ve birden Bırakalım suların üzerine Sen bir defa konuş, sen bir defa gül Kumlu ebrûlar yapalım seninle Serpmeli ebrûlar, bülbülyuvası Hercâîmenekşe, gonca ve sümbül. Yüzün bir ay gibi parlarken gecenin ortasında Yürüyelim seninle İstanbul’da Boğaziçi mağrûr türkülerini Gözlerine baka baka söylesin Martılar üşüyünce Denizin sıcağında bulsunlar kalbimizi Anlayabilir misin Neden çıban gibi büyür bağrımda Büyür de kelebek olur bu sızı Kırmızıyı sevdiğini söyledin Bu yüzden mi günlerdir İstanbul’da gül kokusu yayılan Tepeler kırmızı, sular kırmızı İstanbul bilmeli ki, sahillerine Mehtâbı taşıyan senin bakışlarındır İstanbul bilmeli ki, limanlardan gemiler Önce senin yüreğine açılır Uzaklarda bir yerde Toprağı öpmek için eğilen bahçıvanın Parmaklarında hüzün Sana doğru akan nehrin Ağlayan sûretidir. Bir elimizde umut Bir elimizde sevda Yürüyelim seninle İstanbul’da Musıkî kesilsin, tükensin yazı çaresiz kalınca mızrap ve şiir Ozan bir kenara bıraksın sazı Ressam fırçasına neden mi kızgın Tuvalde çizgiler, renkler kırmızı Kırmızıyı sevdiğini bilince Çekilir mi artık güllerin nazı Anadolukavağı’nda her akşam burcu burcu bir rüyadır hayalin karanlık, hüznünü düşürür dağa kuşlar kanat çırpar, yıldızlar ağlar endâmın her sabah iner toprağa Hasret, yalnızlığı çoğaltan deniz ayrılık acıyla süzülür kandan nefesin fermandır Topkapı Sarayı’nda dönüşünü bekliyor rıhtımda şehzâdeler öylesine yorgun, mahzun ve candan. İstanbul bir yanımda, sen bir yanımda Uykusundan uyanınca fırtına Dalgalar türkümüze âşinâ olur Yüzümüze bakınca deniz fenerleri Sahibini arayan gemilerin Çığlığıyla vurulur. Tarih intikamdır hainlerin ardında İstanbul tarihin soylu anası Biz bu yürüyüşü çiğdemlerden almışız sevdayı kız kulesinden yalıların burukluğu altında geçiyoruz sokaklardan delice. Anlayabilir misin Beyoğlu’nda gezinen Hayal kırıklığının benden türediğini Anlayabilir misin Kırmızı neden böyle Doldurur aynalara inleyen yüreğimi. Sana giden yolların kavşağında Bir adam direniyor izini bulmak için Siliyor tanyerine akan alın terini Ufkunda sapsarı umudun rengi Mavi yitik, beyaz kızgın ve siyah Arıyor sessizce kaybolan günlerini. Gülhane’de simit satan çocuklar Nasıl anlasınlar ellerimizin Neden böyle çekingen olduğunu Ayasofya önünde tramvay bekleyenler Gökyüzüne dokunurken bu acı Kimdir diye sorsunlar içlerinden Birlikte yürüyen iki yabancı. Biz gitsek de, İstanbul’da yine de Yıllar yılı gezinmeli bu sızı Benden bir yaralı şiir kalmalı Senden bir tebessüm, bir de kırmızı.
·
110 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.