Gönderi

İnsan bazen sadece oturup seyretmek istiyor. İnsanların bitmeyen koşuşturmacasını, bir yere varma çabasını, mücadelenin kesif hırçınlığını, başarı isteğinin gözlerde bıraktığı hırslı müttefikliğini, soluklanmış bedenlerin yorgun ruhlarını, neşeli görünen dudakların döktüğü hıçkırıkları, bir çocuğun dertsizliğini bir yetişkinin çocuk olma özlemini, ağır ağır çıkılması gereken basamakların asansöre dönüşümünü, yalan olmuş duyguları, yitip gitmiş aşklarını, ellerini semaya açıp dua etmesi nasip olmayan elleri, günaha batmış pervasızlıkları, pişmanlıktan süzülen tuzlu gözyaşlarını, dalgaları, bulutları, gökte uçan kuşları, giden gemileri, dönen hasretlikleri, göğe süzülmüş balonları, ipi kopmuş uçurtmaları, açlığı, yokluğu, varlık içinde yokluğu, ince şeyleri düşünmek için duramayan kaskatı kesilmiş insanları, umutsuzluk içinde çökenleri, boşa kürek çekenleri, sevdaya gönül verip yenilgiyle yüzleşenleri, annenin şefkatini, babanın gölgesini, uçurumun ucuna gelmiş kardeşin kardeşe el uzatışını, karanlığın ardında parlayan güneşi, uzun ağaç hışırtılarını, sonsuz rüzgar uğultularını, yazılmış yazılmamış yazılıyor olan romanları, uzunlu kısalı şiirleri, sadece nakaratı güzel olan şarkıları, tekerlemeyle başlayan masalları, uyurken dinlenen acıklı ninnileri, yağmuru, bu sene yağmayan karı, teknolojiye gömülmüş başları, susturulmuş düşünceleri, kelepçelenmiş özgürlükleri, biten baharları yiten zamanları, elbet bir gün buluşanları, senede bir gün görüşenleri, memleketin köylerinde minik yüreklere dokunanları, soyutu somutu, nasıl başladığını bilmeyen hikayesini, bittiği anlaşılmayan yaşamını. Ve seyreder, uzun uzun seyreder... Hiç bitmez seyredişi, hiç durmaz dünyanın sonsuz çilesi...
·
56 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.