Gönderi

Ey şeytana bilinçaltımda otağ kurduran ulu zehir: Sen, başkaldırma isteği! Beni, için için kemiren parazit: Sen, özgür insan düşü! Ve ölümü ve huzuru ve beni böylesine alıp alıp götüren, beni böylesine yerden yere vuran soylu cini yaşatan tek kahraman: Utanç! Kavgam, kendi ruhumun celsesidir ve zavallılığım, kendi hayatımın cılız sesidir. Cesaret ey beden! Cesur olmalı, dayanmalısın! Seni saçlarından sürüye sürüye götürüp sürüye katacak suçu işlememelisin! Ne dediğimi, niçin böyle ürkütücü olduğumu soranlara şöyle derim ben: giyotinin bıçağından ilk kurtulan adam benim! Yani utancın, aslında aciz olan, kıskacından kişiliğini kurtaran ilk organizma. O yüzdendir asırlardır tıpkı bir deli gibi, tupkı çamura batıp çıkmış, pis bir hayvan gibi şehrin sokaklarında gürültüyle dolaşırım. Ben aydınlığa çıkacağı günü bekleyen, temizlenmek için duru ve berrak bir göl, bir nehir kıyısı arayanım. Ben milatlar öncesi katledilen ilk insan, ben çağlar öncesi hemtürlerime ölümü kanıtlayan ilk ölüyüm. Beni pişmanlıktır dinç tutan; gönlümce çürüyemedim. Hücrelerimi birbirine bağlayan o güç sıyrılıp gitmedi vücudumdan ve zamanın arkasına geçip dirilmeyi bekledim hep! Sizler! İşte yeniden karşınıza dikiliyor ilk cansız bıraktığınız gövde! Ama yüreğinde ne bir parça nefret ne de bir parça acıma var size karşı. Çünkü mantığıma yaltaklık eden gururum diyor ki: Ölüm, bir iekiştir yalnızca; ölüm derin bir soluklanmadır ve ölüm, insana bir de soluk verme hakkını tanıyacaktır birgün. Birgün bütün ölüler, hala ciğerlerinde taşıdıkları havayı gökyüzüne bırakabilmek için ayağa kalkacaklardır. Haber vermeye geldim size: Birgün bütün ölüler, hala ciğerlerinde taşıdıkları irinli sıvıyı boşaltmak için ayağa kalkacak ve artık birer karaçukur olan gözleriyle sizlere alaycı bakacaklardır. Soru soran, yoran bir bakıştır bu. Küçümsemeyen, küçük gören bir bakış! Yakarırım size, duyun beni!..
62-63
·
96 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.