Fazlalık zehirdir çünkü, her şeyin aşırısı bir noktada insana zarar verir. Hayatın dengesi, ölçüsünde saklıdır. Tıpkı bir şiirin ahengini bozan fazlalık kelimeler gibi, fazlası her zaman yük olur, ağır gelir. Güneşin ışığı dahi fazlalaştığında çorak topraklar yaratır; su bile haddinden fazla olduğunda taşar, tahrip eder. Bu yüzden, fazlalıkların gölgesinde kalmadan, her şeyi kıvamında yaşamak, insan ruhunu hafifletir, yaşamı anlamlı kılar. İçinde bulunduğumuz çağ, tüketim ve gösterişin peşinden koşarken, bize fazlalığın sahte bir mutluluk vaat ettiğini unutturur. Maddi varlıklar, başarı, hatta sevgi bile ölçüsünde olmadığında bizi tüketir, yorar. Fazlalık, yalnızca sahip olduğumuz şeylerin çokluğu ile değil, aynı zamanda zihnimizde taşıdığımız yüklerin fazlalığıyla da alakalıdır. Fazla düşünceler, kaygılar, beklentiler, insana huzur yerine sıkıntı getirir. Oysa ki, hayatın gerçek tadı sadelikte ve ölçüde gizlidir. Bir kuşun özgürlüğünde, bir çiçeğin açışında, bir dostun samimi gülüşünde bulunur mutluluk. Fazlalıkların gölgesinde kalmadan, her şeyi kıvamında yaşamak, insan ruhunu hafifletir, yaşamı anlamlı kılar. Dengeli bir yaşam, huzur ve mutluluğun anahtarıdır.