Gönderi

"Kemalizm aslında büyük ve esaslı bir din reformudur. Tanrı, bir peygambere verdiği şeriatı, ikinci bir peygamberde değiştirmekle, hatta Kur'an'ın bir ayetindeki emrini başka bir ayette kaldırmakla hükümlerin toplum evrimini izlemesi gerektiğini göstermiştir. Fıkıh'ta buna nesih diyoruz. Muhammed, peygamber olduğuna göre, O'ndan sonra nesih hakkı insan aklına kalmıştır. Onun için İslâm bilginleri "zamanla hükümlerin değişeceği" ictihadında bulunmuşlardır. Mustafa Kemal'in yaptığı işte bu nesih hakkını kullanmaktı. İslâm'da bütün şerî meseleler iki büyük bölüme ayrılmıştır. Birinci bölüm: Ahireti ilgilendirir ki, ibadetlerdir; oruç, namaz, hac, zekât! İkinci bölüm. Dünyayı ilgilendirir ki, bunlar da nikâh ve aileye ait hükümlerle, muamelat denen mal, borç, dâva, ilişkileri ve ukubat denen ceza hükümleridir... Kemalizm, ibadetler dışındaki bütün âyet hükümlerini kaldırmıştır. Kaldı ki insan aklı nesih hakkını farzlar üzerine de götürebilir; zekât, kazanış ve gelir vergilerinin bulunmadığı bir devrin mirasidır. Hac, Kâbe'den faydalanan Mekkelilerin Müslümanlığını sağlamak için konmuştur ve bu döviz çağında Hicaz dışındaki hiç bir yabancı Müslüman halkı buna zorlanamaz. Namaz, şekli de iskemle olmayan entarili bir halkın yaşayışına uygundur. Pantalon, etek ve hele başkasının ayağı değen yere yüz değdirmeyi yasak eden ijyan devrinde yürüyemez. Cenaze namazını neden ayakta kılıyoruz? Caminin dışında olduğu için! Bugünkü ijyan anlayışına göre caminin içi ile dışı arasında fark yoktur. Atatürk ibadet devrimine ezan ve namazı Türkçeleştirmekle başlamıştı. Gerçekte verdiği ilk emir ezan ve namazın Türkçeleşmesi idi. Muhafazakarların sözcülüğünü yapan İnönü, Atatürk'e yalvarmış, önce ezanı Türkçeleştirelim sonra namaza sıra gelir demişti. Arkadan dil ve Kur'an metni meseleleri çıkıp namazın Türkçeleşmesi gecikti idi. Atatürk sağ kalsaydı ibadet reformu olacağından da şüphe yoktur." (Falih Rıfkı Atay, Çankaya, 393, 394)
Sayfa 291Kitabı okudu
·
200 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.