Saatleri Ayarlama Enstitüsü kitaplarından sonra okuduğum üçüncü kitap oldu. Diğer iki kitap kadar başarılı olmasa da Tanpınar'ın kaleminden çıkması eseri gayet de okunmaya layık bir eser yapıyor.
Mahur Beste'de, Tanpınar; Behçet Bey'den başlayarak onun yakın ve uzak çevresinin portresini çizer. Yani biz hemen hemen her bölümde farklı şahısların kişiliklerini okumuş oluruz. Kahramanların portrelerini çizerken yazarımız gittikçe geçmişe doğru bir akış sergiler. Bu durum Tanpınar'ı biraz tanıyan herkes için yazarın neyi amaçladığı anlar hâle sokuyor. O bir yandan her insanın nevi şahsına münhasır olduğunu gösterirken bir yandan da geçmişin (II. Abdülhamit ve öncesi dönem) modern çağda yaşayan insanlarda tasavvurunu çizmek istemiştir.
Tanpınar, Yahya Kemal ekolünden gelen bir entelektüeldir. Yahya Kemal hem doğduğu cağın(1884) hem de ölümünü yaşadığı çağın(1958) adamıdır. Yani gelenekle moderni sentezlemeyi medeniyet meselesinde asıl doğru olduğunu düşünür.
''Kökü mazide olan âtiyim (gelecek/modern)'' sözü kendini Tanpınar'da:
''Ne içindeyim zamanın
Ne de büsbütün dışında
Yekpâre geniş bir ânın
Parçalanmaz akışında
...
Kökü bende olmuş sarmaşık
olmuş dünya sezmekteyim
mavi, masmavi bir ışık
Ortasında yüzmekteyim''
Şeklinde tezahür edecektir. Her iki sanatçı da Bergsoncudur. Bergson, zamanın insanlar tarafından anlaşılır hâle gelmesi için dakika, saat, yıl, dönem gibi bölündüğünü fakat zamanın bu bölünmelerden münezzeh(arı, temiz) olduğunu ortaya atar. Aslında burada mühim olan dönem diye ayrılmasına karşı olması zirâ her dönem kendinden öncekini yıkarak meydana gelir. Yahya Kemal de Tanpınar da buna karşılar. Geçmişten getirdiklerimizin (Kültürü meydana getiren her şey, gelenek, örf, dil, din...) tümden yok edilmesi yeniyi daha iyi hâle getirmez aksine yeniyi çarpık yapar. Tanpınar, bu kültürel buhranımızı; şiirlerinde(Bursa'da Zaman), denemesinde (Beş Şehir), romanlarında (Mahur Beste, Huzur...) asıl tema hâline getirmiş ve gerçek bir entelektüel olduğunu her dönemin adamı olduğunu bu temayı işlerken göstermiştir.
Son olarak romana dair bilgi verip incelememi neticeye erdireceğim. Roman türü incelenirken temelde iki noktaya odak gösterilir. İlki metnin merak unsurunu sağlayan, okuyucunun kitabın özetini çıkarmasını sağlayan ''öykü''. İkincisi ise yazarın öyküyü anlatma şekline karşılık gelen ''söylem''dir. Daha önce okuduğum ''Huzur ve Saatleri Ayarlama Enstitüsü'' romanlarında yazar söylemin mükemmelliğinin yanında öyküye de önem verse de ''Mahur Beste''de bu durum pek de söz konusu değildir. Yani bu kitabı temin edecek olanlar meraklarını cezbedecek bir olay örgüsü beklemesin fakat Huzur'dan aşağı olmakla birlikte söylemin Türk edebiyatındaki en nadide güzelliklerinden biriyle baş başa kalacaklarını söyleyebilirim. Herkese keyifli okumalar :)