Gönderi

Dinî hoşgörüyü şiddetle ve tutkuyla savunurken dinî kurumların bazı kesimlerinin yozlaşmasını ve II. Abdülhamit'in Panislamizminin dini siyasete alet etmesini kınayan Ahmet Rıza, Osmanlıcılığa yürekten bağlılık gösteriyordu. Bu bağlılığı her ne kadar imparatorluğun dağılmasını önleme isteğiyle alakalı olsa da stratejik açıdan ona bağımlı değildi. Sonuç itibariyle, Comte'un (aslen manevi bir gelişme olarak) ilerleme kavramını Le Bon'un Doğu ve Batı kültürleri arasındaki ilişkiye dair analiziyle birleştiren Ahmet Rıza, imparatorluk reformu gerçekleştirirken Osmanlı tarafının egemenliğini korumasına imkân tanımanın en iyisi olacağı sonucuna varıyordu: "Doğulu köklerimizi korurken Batı'nın bilimini almak ve o bilimin milletimizin önderine rehberlik edecek, yolunu aydınlatacak unsurlarını devşirmek istiyoruz." Ahmet Rıza Osmanlıcılığın kavramsallaştırılmasında merkezi rol oynayacak hem İmparatorluğun kendi mirasını ve Müslümanlığını korumasına imkân tanıyan hem de bunları Batı deneyiminden esinlenilmiş modernliğin gerektirdiği gibi işleyen ve örgütlenen bir toplum fikriyle birleştiren bir Pozitivizm-İslam sentezi geliştirmeye çalışıyordu. Ahmet Rıza'nın tasarısı dine yeni bir rol biçiyordu ama bu rol yine de bireyler açısından önemli bir roldü. Pozitivizm de tüm bunların fiilen başarılabilmesine aracılık edecekti. Pozitivizm dinlere karşı çıkmayan bir felsefi yaklaşımdı, yani Osmanlılara hem toplumsal yapıda hem de uluslararası arenada bir eşitlik duygusu vererek geçmişteki Müslüman uygarlıkların büyüklüğünü içeren bir çerçeve sunuyordu. Daha önce değinildiği gibi bu özel Osmanlıcılık sentezini hayata geçirirken kesinlikle zor kullanılmayacaktı. Çünkü böyle bir sürecin etnik ve dinî grupların zaten gergin olan ilişkisini iyice gererek Avrupa'yı duruma karışmaya, olasılıkla da imparatorluğu işgal etmeye çağıracağı düşünülüyordu. Silahlı devrim zaten pozitivizmin barışçıl yaklaşımına da tersti. Batı'nın reform sürecinde oynaması beklenen rol de bu şiddet karşıtı görüşle sıkı sıkıya bağlantılıydı. Mechveret grubuna göre hiçbir Avrupa hükümeti herhangi bir çıkar gözetmeksizin reform davasına yardım etmezdi, dolayısıyla yegâne yapıcı destek Avrupa liberal sivil toplumunun ideolojik iş birliğinden gelecekti.
Sayfa 120Kitabı okudu
·
17 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.