Gönderi

Hayatını Türkçülüğe vakfetmiş bir kişi olarak bugün hayatta olsaydı, belki değil, muhakkak Sovyet Rusya'nın yıkılmasına, komünizmin ölüşüne sevinecek ve Türklüğün yavaş yavaş hürriyetine kavuşmasından olağanüstü bir memnuniyet duyacaktı. Bundan eminim. Ölümünden iki yıl kadar önce Türkiye'yi ziyaretim esnasında, kendisiyle son olarak karşılıklı görüştüğüm zamanı hatırlıyorum. Bezgindi. Türkiye Cumhuriyeti'nin iç siyasetindeki olaylara canı sıkılıyor ve politikacılarımızın basiretsizliğinden şikâyet ediyordu. Hayatta olsaydı sanırım siyasî hayatımızda fazla bir değişiklik olmadığı için bu şikâyetleri devam edecek, buna karşılık Asya Türkleri'nin durumunun iyiye gittiğini görerek belki bununla avunacaktı. Kim bilir? Kendisini en iyi tanıyan biz aile efradı bile ruhunda ne gibi fırtınaların estiğini her zaman kestiremiyor, sadece sezebiliyorduk. Fazla konuştuğunu hatırlamıyorum. Yalnız konuşmaya başladığı zaman da, sohbetlerine doyum olmadığını hatırlıyorum. Türklük ve Türklerle ilgili bütün meselelerde, çocuk yaşımdan beri onun ekolünden geçtiğim için kendimi çok şanslı sayıyorum. Okul hayatım sırasında da Türk tarihi, dili ve edebiyatı konularında bana çok iyi öğretmenlik yaptığı gibi, vakit buldukça arkadaşlarıma bile yardıma koşardı, Başı darda olan bir kız arkadaşıma yardım için, bir gün kısa bir kompozisyon yazmıştı. Birçok gün sonra kendisine kompozisyondan "altı" aldığını söylediğim zaman attığı kahkaha, hâlâ kulaklarımdadır. Onu anlatmak kolay bir iş değil. Onu en iyi tanıyan insanlardan biri olmama rağmen, hakkında yazmak da kolay değil. Onunla birlikte olmak gerekti. Ben oldum. Eminim ki şu anda, Tanrı Dağları'nın zirvesinde bizleri gözlüyordur. Buğra Atsız Münih, 16 Mart 1992
Sayfa 9 - “Şanslıyım…” (Buğra Atsız)Kitabı okudu
·
300 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.