Gönderi

Kurtuluş Savaşı sırasında "Kürt ve Kürdistan beyleriyle.", "Ellerinden öperim." diye mektup kaleme alan Mustafa Kemal'den eser yoktur artık. Ya da 1922'de İzmit'te yerel bir gazeteye verdiği demeçte "Tabii ki Kurtuluş Savaşından sonra Kürtlere hak ettikleri şekilde kendi bölgelerinde özerklik verilecektir" diyen Mustafa Kemal'den eser yoktur. Türkiye'deki Kemalistler bunlarla yüzleşmeden, bu gerçekleri açığa çıkarmadan Kürt sorununu anlayamazlar ki. Hiçbir sorunu anlayamazlar, sınıf sorunu da anlayamazlar. O yüzden solcu olamıyorlar. O yüzden tam demokrat olamıyorlar. Bunları görmeleri, bunları anlamaları, bizim duygularımızı, düşüncelerimizi, hissiyatımızı kavramaları lazım. Türkiye'de tek parti sistemi bütün bunları uygulamak için de elverişliydi. Çünkü karşılarında muhalefet yok, karşılarında bunu eleştirebilecek, durdurabilecek örgütlü bir Kürt gücü yok, Türk gücü yok. Var olanlar tasfiye edilmişler. Kazım Karabekir, Fevzi Çakmak gibi şahsiyetler pasifleştirilmişler. Hakeza onlar dışında çok sayıda muhafazakar Kurtuluş Savaşı öncüsü, kadrosu ikinci plana itilmiş, idamla bile yargılanmışlar. O dönemde Mehmet Emin, Ziya Gökalp, Halide Edip, Hamdullah Suphi, Ahmet Ferit, Ahmet Ağaoğlu, Yusuf Akçura gibi tanınmış kişiler, zamanın ünlü milliyetçileri, ocaklar çatısı altında toplarıp Türk milliyetçiliğinin inşasında önemli roller oynuyorlar. Bunlar yapılırken meydan boş. Yani onların yaptığını eleştirecek; şu yanlıştır, öyle değil, böyledir diyecek hiç kimse yok. Kürtler çaresiz. İdamlar, soykırımlar, sürgünlerle örgütsüz, dağılmış durumdalar. Bugün partimize bu kadar aydını, akademisyeni, gazetecisi var. Yüz binlerce Türk aydını, gazetecisi, akademisyeni var. Çatışmanın, şu anda gerilimin nedeni budur. O zaman gerilim yoktu. 1925'te Şeyh Said ve arkadaşlarını astılar. 38'de Seyid Rıza ve arkadaş larını astılar. Şapka takmadı diye, şapka kanununa muhalefet etti diye Müslü- man Türk'ü, Kürtü astılar. Kürtçe konuştu diye sokakta Kürťe para cezası kestiler, hapse attılar. Ve 1930'ların sonundan 1950'lerin sonuna kadar dikensiz gül bahçesi yaratıp istedikleri şekilde bu tezleri geliştirip tarih kitaplarında, inkılap tarihi adı altında veya Türk tarihi adı altında öğrencilere, çocuklara okuttular. O günün çocukları yetişti, profesör oldu, bakan oldu, milletvekili oldu, bürokrat oldu, hakim oldu, savcı oldu. Dolayısıyla karşısına çıkan ilk Kürt'ü "Ben Kürt'üm." diyeni gördüğünde tüyleri diken diken oldu. "Sen nereden çıktın?" dediler. Çünkü bir tarih, süngerle silinir gibi geriye doğru silinmişti. 1.400 yıllık İslam medeniyeti ve bu coğrafyadaki bütün kadim halkların kimlikleri, dilleri, tarihleri süngerle silinir gibi silinmişti. Kitapta bu böyle yazıyordu ama sokakta böyle değil, köyde böyle değil, evde böyle değil. Halen iki karşı siyaset olarak, iki ana akım olarak muhafazakarlarla Kemalistlerin çatışmasının altında yatan temel neden budur. Jakoben tarzla Kemalistler, yukarıdan inmeci bir şekilde toplumsal mühendislikle İslam medeniyetini yok saydılar ve etnik kimlikleri yok saydılar. Müslümanlar mücadele ettiler, İslamcılar siyasal İslam'la birlikte mücadele ettiler, iktidara geldiler. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı kaybetti, bir daha da iktidarı kazanamadı. Bugün AKP, CHP şahsında ve onların etrafında kümelenmiş siyasal birlikler şahsında halen bu gerilim yaşanıyor.
Sayfa 59 - Dipnot YayınlarıKitabı okuyor
·
97 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.