Gönderi

Bir Kürt'e Türk demek veya onu Türkleştirmeye çalışmak Kürt sorunudur. Çünkü Kürtler de tarihleri binlerce yıl öncesinden Mezopotamya'ya yani bugünkü Kürdistan coğrafyasına dayanan kadim bir halktır. Zaten dilleri de farklı dil grubundandır. Kürtçe, Hint Avrupa dil grubundan, Türkçe ise Ural Altay dil grubundandır. Sadece bu bile iki ayrı halkı, iki ayrı ulusu tanımlar. "Kürtçe diye bir dil yok, hepimiz Türk'üz, herkesin de ana dili Türkçedir" diyorsanız evet, sizin bir Kürt sorununuz var. Benimki yok, sizinki var. Bir örnekle empati yapalım. Bu empatiye dikkat edin lütfen. Diyelim ki Sakarya'nın ya da Yozgat'ın bir köyünde, kasabasında veya merkezinde oturuyorsunuz. Kızınız, küçücük Ayşe, okul çağına geldi ve ilkokula yazdırdınız. Okulun ilk günü Ayşecik'i elinden tutup okula gidiyorsunuz. Yolda Ayşe'yi tembihlemeye çalışırken bir yandan da korkuyorsunuz, ya başarılı olamazsa diye. Yine de uyarıyorsunuz minik yavrunuzu. "Bak kızım." diyorsunuz, "Okulda sakın Türkçe konuşma, Türk olduğumuzu da söyleme tamam mı?" Küçük Ayşecik'in de ödü kopuyor. Çünkü Türkçe dışında bir dil bilmiyor. O haldeyken sınıfa giriyor, güler yüzüyle ve öğretmen sınıfa geliyor. Ayşe'nin yüreği kabarıyor. Ağladı ağlayacak. Sınıftaki Ayşe evdeki, sokaktaki Ayşe değil artık. Kendisi değil. Etrafına bakıyor, neredeyse bütün sınıf onun gibi korku içinde. Çünkü öğretmen Kürtçe konuşuyor. Ve çocukların çat pat anlayabildiği kadarıyla şöyle diyor: "Belê zarokên rinde, îro pê axaftina Tirkî qedexe ye. Em hemu Kurd in û zimanê me Kurdî ye." Yani, "Evet güzel çocuklar, bugünden sonra Türkçe konuşmak yasak. Hepimiz Kürťüz ve dilimiz de Kürtçedir." Böyle bir şeyle karşılaşan anne ya da baba olsanız ne hissedersiniz? Ayşe'nin yerinde olsanız ne hissedersiniz? "Yok, bu normaldir." diyorsanız sizin Kürt sorununuz var, kusura bakmayın. Böyle bir örneğin çok eskilerde kaldığını düşünüyorsanız yine bilemediniz, yine kusura bakmayın, Türkiye'de Kürtçe eğitim halen yasaktır. Türkiye'de Kürtçe eğitim verildiğini düşünenler de yanılıyor. Sadece haftada iki saat Kürtçe seçmeli ders var ve o derslerin seçilmemesi için de her türlü tedbir, devlet tarafından alınıyor. Örneğin geçen haftalarda atama döneminde Kurmanci lehçesinde iki, Zazaca lehçesinde de bir öğretmen kontenjanı açıldı. İki ve bir. Yirmi milyon Kürt yaşıyor bu ülkede. Ayşe sadece haftada iki saat, o da seçmeli Türkçe öğrenimi dersi alsaydı anne babası ne hissederdi? Yeterli sayıda Türkçe öğretmeni atanmasaydı ve Türkçeyi seçtikleri halde haftada o iki saat dersi bile göremeseydi ne hissederdi? Üzülmez, öfkelenmez miydiniz? Üstelik de bunlar, Ayşe'nin anavatınında yapılıyor. İşte Kürtlere bu bugün anavatanlarında aynısı yapılıyor. Bir Türk eğer bunun empatisini yapıp hissedebilirse Kürt sorununu anlayabilir. Anlamıyor, kabul etmiyorsa onun Kürt sorunu vardır. Kürt çocuklar yaklaşık yüz yıldır kendi anadillerinde eğitim alamaz haldeler. Daha önce de belirtim, medreselerde kendi eğitimlerini alabiliyorlardı. Aynı Kürt çocukları bugün kendi anadillerinde eğitim alan Türk çocuklarıyla ayrı sınavlara girip aynı yarışa zorlanıyorlar. On yıllardır üniversite sınavlarında en başarısız yirmi il hep Kürt şehirleridir. Sizce tesadüf mü? Tesadüf diyorsanız kusura bakmayın, sizin Kürt sorununuz vardır. Hakkari, Muş, Van, Bitlis üniversite sınavlarında sonuncudur. Bunun nedeni Kürt gençlerinin akılsız olmaları, aptal olmalan değildir. Matematiği, fiziği, kimyayı bilmiyor olmaları değildir. Beşinci sınıfa kadar anlamadıkları bir dilde zar zor Türkçeyi öğrenirken, Ankara TED Kolejinde kendi ana diliyle süper eğitim alan çocukla aynı yarışa, ayrı sınava giriyor olmalarıdır. İşte Kürt çocuklarının inşaatlarda, turizmde maraba olarak, işçi olarak, emekçi olarak, ucuz iş gücü olarak çalışmalarırın nedeni budur. Son yıllarda evet Kürt çocuklarının, gençlerinin iyi üniversitelere girmeleri, özel kurslar, dersler, otoasimilasyonla, Türkçeye hakimiyet nedeniyle arttı. Ama halen ciddi bir sorundur. Halen Türkiye'de Kürt şehirleri üniversite sınavında sonuncudur. İyi eğitim alamadı, anadilde eğitim yapılmıyor çünkü. İyi iş bulamadı, iyi üniversiteye giremedi. Horlandı. Ötekilendi. Kürtçe şarkı dinledi, söyledi diye diye dayak yedi, linç edildi. Kendi seçtiklerine kayyum atandı. 1900'lerin başından beri idam edildi, sürgün edildi, hapse atıldı. Halen, bugün dahi yapılıyor. Sizce o Kürt genci ne yapar? Ne yapar tam olarak? Eğer biz ikna edebilmişsek partimize gelir, siyaset yapar, onu da dün olduğu gibi gençlik kongremizde otuz gencimizi gözaltına alırsınız. Ya da dağa çıkar. Kürt gençlerini dağa çıkaran biz değiliz. İşte bu politikalardır. Biz bunu durdurmaya çalışıyoruz. Biz bunu istemiyoruz. Bizim gençlerimiz dağa çıksın, eline silah alsın istemiyoruz. Onaylamıyoruz, doğru bulmuyoruz. İyi eğitim alsınlar. Silah tutmasın, kalem tutsunlar. Ölmek, öldürmek zorunda kalmasınlar.
Sayfa 68 - Dipnot YayınlarıKitabı okuyor
·
142 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.