Gönderi

Kiminle oturup kalkarsan, onun sıfatı sana sirayet eder ve senin bundan asla haberin olmaz. Gafil kimselerle oturup arkadaşlık eden kimselerin tabiatı, farkında olmadan onların tabiatından birçok günahların tohumunu alır. Dünyayı sevenleri ve onların dünyaya olan ihtiraslarını görenler, her ne kadar o ihtirası günah sayıp reddediyor ise de, çok gördüğü için ona basit görünmeye başlar ve zamanla kalbe kötü görünmez olur. Bunun için bir âlim ipek elbise giydiğini görenler, kalbleriyle ona nefret edip bütün gün onun gıybetini yaparlar. Oysa ki, gıybet, ipek elbise giymekten daha kötüdür. Hatta zinadan da daha ağırdır. Fakat gıybet halk arasında mütad olduğu için basit görünür. Hatta gaflet ehliyle değil oturup kalkmak, hâl ve hareketlerini dinlemek bile zarar getirir. Nitekim Sahabenin ve din büyüklerinin hâl ve hareketlerini dinlemek faydalı olur. Hâlleri anıldığı zaman rahmet nazil olur. Hadiste: "Salihler anıldığı zaman rahmet iner.” buyurulmaktadır. Rahmetin sebebi, onların hâl ve hareketlerini dinlemekle iyilik arzusu harekete geçmesi ve dünya arzusunun azalmasıdır. Bunun gibi gaflet ehli anıldığı zaman lanet nazil olur. Çünkü lanet sebebi, dünya arzusudur. Onları anmakda dünya arzusunu harekete geçirir. Demek ki, gaflet ehlini görmek, onların hâl ve hareketlerini dinlemekten daha ağırdır. Bunun içindir ki, Peygamber (s.a.v.) buyurur ki: "Kötü arkadaş demirci gibidir. Demircinin yanına gidersen, elbisen yanmasa da, dumanı sana gelir, iyi arkadaş ise, güzel kokular satan gibidir. Sana misk, anber vermese de, onların kokusunu alırsın." O halde, yalnız oturmak, kötü arkadaşla oturmaktan daha iyidir. İyi arkadaşla oturmak ise, yalnız oturmaktan hayırlıdır. Nitekim hadiste: Beraber oturduğun kimse dünya arzusunun kesilmesine sebep olur ve seni Allah'a davet ediyorsa, onunla bulunmak büyük bir ganimettir. Onun sohbetine devam etmelidir. Bunun aksine olan kimseden de uzak ol. Bilhassa, dünyaya haris olan, hareketleri zehirdir. İslâm'ın saygısını kalbinden siler. Çünkü onun gibi âlimlerle arkadaş olan kendi kendine hitap edip der ki: “Eğer İslâm'ın aslı olsaydı, bu kimse benden önce onun ahkâmını yerine getirirdi. Çünkü bir kimse bir tabak bademli helvayı önüne koyup hırs ve iştah ile yese ve çağırıp: "Ey müslamanlar! Bu helvadan uzak olun. Bu tamamen öldürücü zehirdir" dese, kimse onun sözüne itibar etmez, inanmaz, çünkü onun o helvayı yemeye cesaret etmesi, onda zehir olmadığına delildir. Çok kimseler vardır ki, haram yiyip günah işlemeye cesaret edemezken, başkasının onu yaptığını dinleyince, o fiili işlemeye cesaret bulur.
·
64 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.