Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

239 syf.
·
Puan vermedi
"... hakikati söylemek, en uç biçi­miyle, yaşam ve ölüm “ oyunu” nun bir parçası sayılır." Bu eser icin inceleme yazmak istemiyorum aslında ama Raskolnikov'un mekanik bir elle olay mekanına çekilmesi gibi dönüp dolaşıp aynı yere geliyorum. Çığlıklar evreni, böyle söylersem sopayla kovalanırım buna eminim :) dün bu kitabı bitirip kafamda okumaya başlamıştım. Bir müddet usul usul işlesin çarklar dedim lakin pek mümkün olmadı. Birkaç gün öncesinde neden bu kadar acımasız, bungun, zalim olduğumuzu düşünüp haklı sebeplerle kendimi bir güzel kandırmıştım."Dünya kirletilmişse, Üstünüze sıçramış Bir şey vardır mutlaka.", demişti şair. Benimki veya sizinki diye ayırma gereği duymuyorum üstelik, bu kadar da pişkinim. edersem, neden zalimiz, neden etrafımızı dört bir yandan saran ölümden farkımız yok? Bitik adam' da geçiyordu galiba, yeni tanıştığımız insanlara kötü özelliklerimizi anlatmalıyız diyordu. Yarattıklarımızın yanında yıktıklarımızı da kabul etmediğimiz güne kadar kötücül kalacağız. Kendimize olan nefretimizi başka bağırsaklarda taşındığına inandıkça. Bir yaşam sinekçiği gevezeliğine devam ederken nerdeyse geberip gitmeme sebep olacak bir kaza ürkütmedi beni, hatta manyakça düşüncelerimin doğrulandığına kanıksamış bir ifadeyle yolu izledim. Elbette yalan söylüyordum, kim bilir kaçıncı kez. "Hayatının tehlikeye atıldığı bir parrhesia oyununu kabul ettiğin zaman, kendi kendinle özgül bir ilişkiye girmiş olursun: Hakikatin söylenmemiş halde kaldığı bir hayatın güvencesi altında kalmaktan-sa, hakikâti söylemek uğruna ölümü göze almış olursun. Tabii ki ölüm tehdidi Öteki’nden gelir; dolayısıyla da Öteki ile belli bir iliş­kinin kurulmuş olması gerekir. Ancak parrhesiastes öncelikle kendi­siyle özgül bir ilişki kurmayı seçmiştir: Kendisine karşı sahtekârlık yapan bir canlı varlık değil, bir hakikat anlatıcısı olmayı kendisi için daha uygun görmüştür." Evet, bir hikaye katletici olarak işte; dedim ürkütücü olan bu, binlerce kez olanın bir kez daha olması. Blanqui el sallıyor yıldızlardan:"Şu anda Fort du Taureau’nun bir hücresinde yazmakta olduğumu, bir kez yazdığım gibi sonsuzluğa değin yazacağım: elimde kalem, bir masa başında ve şu andakilere tıpatıp benzeyen koşullar altında. Bu, herkes için böyledir... Öteki ben’lerimizin sayısı, zaman ve uzam içersinde sonsuzdur... Bu öteki ben’ler kanlı canlıdırlar, başka deyişle pantolonları ve paltoları, ceketleri ve boyun bağları vardır. Bunlar birer hayalet değil, ama sonrasız kılınmış gerçekleme diye adlandırdığımız, her toprakta hapsolmuş konumdadır ve her ölenle yok olup gider. Dünyanın her yerinde sürekli olarak aynı dram, aynı dar sahne üstünde aynı dekorlar, kendi büyüklüğünün sarhoşluğu içersinde başı dönmüş, köpürüp duran bir insanlık..." Soğuk bir katilin adım adım takibindeki kurbanı sadece kendimiz sanmamız. Cehennem tablosundan fırlamış arabalardan biri yalnızca bizi kavurup, kül edecek sanıyoruz, ıztırabımız bu. Sözün aşamadığımız kıyısı. Sözü sana, bana katıp edip imgeyi bin parçaya bölerken tutunduğumuz şey bu. Evet, kestik. Sıcak bir yaz günü, mutfakta elimde bıçakla es kaza kendimi deşiyordum, küçük bir sıyrıkla atlattığım bu durum tersine dönse dışardan nasıl görünürdü acaba diyerek üçüncü gözle hikayemi bıçağa anlattırmıştım. Bu defa elinde bıçakla gezinen ben değilim yazar, tuhaf tesadüf oldu. Çalılıklar arasında öyküsünde, herkes kendi seçenekleri arasında en uygun olanı arar, yangının ulaşamayacağı en uzak noktaya mevzilenir ama öykü karakterlerinin de bizim de unuttuğumuz belki de unutmaya çabaladığımız bir şey var. Söz bir alevdir, ve tutuşturduğu her kıvılcımda dilimizin ucunda çiçeklenenleri alır götürür. Dilin ucunda palazlanan kuşlar habercisidir azabın. Konuşmak, anlatmak suskunluğunu doğurmaktır biraz, kendinden bir parça kesmek. Ormanda yaşanan kılıçlar savaşıdır, dillerinden akan kanlarla gerçeği katleder her hikaye anlatıcı, benim şu anda yaptığım gibi. Ama burada gerçeği olduğu gibi aktaran tek karakter yazar, evet o da bir karaktere dönüştü artık. Hikayeyi o yazdığı için değil, gerçeği bildiği için hiç değil. Sözü dilin ucuna gelmeden ruhunda gizlediği için. Bunu yapmasa gecenin bir yarısı dehşet içinde sonsuzluğa futursuzca attığı ağa dolaşmış bulamazdım kendimi. gene kendimi yalanlamış ve söylediklerimin çoğunu inkar etmiş olacağım ama bunda benim bir suçum yok. Yazar, o biliyor her şeyi. Ona sorun. Yüzyıllık uykusundan uyanıp sizi bulur, inanın bin yıl geçse de bulur. Tüm öyküler hareket ediyor, onları yaşamın içinde aramanıza gerek yok dikkatlice seyredin, karşınızdalar. Unutma konusuna gelince, unutmadan yaşamak mümkün mü , gerçekten bunu başarabilir miyim, hiç bilmiyorum. Öteki ve ben hakikati biliyor ve unutmayı seçiyoruz.
Raşōmon ve Diğer Öyküler
Raşōmon ve Diğer ÖykülerRyunosuke Akutagava · Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi · 2010314 okunma
··
175 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.