Gönderi

86 syf.
·
Not rated
Gılgamış Destanı, Teoman Duralı’nın bir giriş yazısıyla derinlemesine incelendiğinde, medeniyetin köklerinin Sümerlere dayandığını ve Mezopotamya coğrafyasında insanın çeşitli alanlarda uğraşarak nasıl değer ürettiğini gözler önüne serer. Bu giriş yazısı, sadece ekonominin ortaya çıkışını değil, aynı zamanda insanların bir arada yaşamaya başlamasını da açıklar. Gılgamış Destanı, MÖ döneminde bile insanoğlunun aşkla, zayıflıklarla, değişik düşüncelerle dolu olduğunu gösterir. İnsanlar birbirlerinden yardım alabilir ve bu süreçte tanrılara dua ederek manevi destek arayabilirler. Destanda, Gılgamış ve Enkidu arasındaki kardeşlik bağı, işbirliği ve güç birliği, insanlığın değişimindeki önemini ortaya koyar. Aşkın insanı nasıl körleştirebileceği, nefret ve kin boyutlarına çekebileceği de destanda gözlemlenir. Enkidu’nun ormanda hayvanlarla yaşarken doğal ve saf oluşu, fakat insanla buluştuktan sonra bu saflığını yitirmesi, insanın doğa ve medeniyet arasındaki çatışmasını simgeler. Annenin duaları ve çocuk üzerindeki etkisi de Gılgamış Destanı’nda belirgin bir temadır. Gılgamış’ın annesinin duaları, duaların insan yaşamındaki önemini vurgular. Bunun yanı sıra, bedduaların da insan üzerinde büyük etkileri olabileceği, karşı tarafa zarar verebileceği belirtilir. Gılgamış Destanı, aynı zamanda kibrin insan üzerindeki olumsuz etkilerini de ortaya koyar. Ne kadar büyük ve güçlü olursa olsun, insanın kibrinin onu alaşağı edebileceği anlatılır. Bu destan, insanların bir gün ölümlü bedenleri ve duygularıyla bu dünyadan ayrılacağını ve öteki aleme yolculuk yapacağını hatırlatır. Hayatın, bu yolculuğun bir özeti olduğunu, insani ihtirasların ve isteklerin gerçekleştirilirken fedakarlıkların ve zararların dikkate alınması gerektiğini vurgular. Destandan çıkarılacak şey, ne kadar büyük işler yapmış olursa olsun, her insanın sonunda aynı kaderi paylaşacağı ve hayatın bu geçici yolculuğunda doğru ve bilinçli adımlar atılması gerektiğidir. Gılgamış’ın ölümsüzlük arayışı, Enkidu'nun ölümünün onda bıraktığı derin etkiyle başlar. Tanrılara yalvaran Gılgamış, Enkidu’yu ne kadar sevdiğini ve onunla her türlü güçlüğe katlandığını dile getirir. Enkidu’nun ölümü, hayatının anlamını yitirmesine neden olur ve bu sebeple ölümsüzlüğü aramaya başlar. Gılgamış, bu arayışında çeşitli zorluklarla karşılaşır. Görkemli Şamaş ona, “Aradığın hayatı asla bulamayacaksın,” der. Gılgamış ise buna karşılık olarak, “Bunca uzaklardan çöl aşarak geldik. Ben sıkıntıyı çektikten, yorucu yürüyüşlere katlandıktan sonra bir daha uyanmamacasına uykuya mı dalacağım? Sonsuzca toprağı başımın üstüne mi örttüreceğim? Bırak gözlerim kamaşana dek güneşe baksınlar. Bir ölüden farkım yoksa da bırak beni güneşin ışığını göreyim,” der. Yolculuğu sırasında Gılgamış, Utnapiştim’e ulaşır ve ondan ölümsüzlüğü ister. Ancak Utnapiştim ona, “Süreklilik yoktur. Sonsuzca ayakta kalacak bir ev yapabiliyor muyuz? Sonsuzca geçerli bir sözleşme akdedebiliyor muyuz? Kardeşler mirası sonsuzca alıkoymak üzere mi paylaşırlar? Irmakların taşma zamanları sınırlı değil mi? Sadece kurtçuğunu döken genç Yusufçuk güneşi tüm görkeminde görür. Oldum olası süreklilik yoktur. Uyuyan ile ölü birbirinin benzeridir. Kör talihin oyuncağı olmaktan kurtulamadıklarına göre, efendi ile uşak arasında ne fark var? Yargıçlar bir araya gelince insanların akıbeti belirlenmiş olur. Ölümü de dirimi de dağıtır onlar ama ölüm gününü açığa vurmazlar,” der. Gılgamış Destanı, insanoğlunun ölümsüzlük arayışındaki çaresizliğini, kibrin zararlarını, kardeşlik ve işbirliğinin önemini, doğa ve medeniyet arasındaki çatışmayı, duaların ve bedduaların etkisini ve hayatın geçiciliğini vurgular. Bu destan, insanların bilgelik ve fedakarlıkla hareket etmeleri gerektiğini, büyük işler başarmış olsalar bile sonunda herkesin aynı kaderi paylaşacağını hatırlatır.
Gılgamış Destanı
Gılgamış DestanıŞ. Teoman Duralı · Dergah Yayınları · 2014120 okunma
·
66 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.