Niye tüm memleketin hıncı köpeklerden çıkarılıyor ben de bunu anlayamıyorum. Hınç duyulan esas kişi ve mevzulara da gıkımızı çıkarabilsek ya aynı hiddetle. Bir dolu öncelikli sorunumuz varken nefret ediyorum bu şekilde suni gündem yaratılmasından. Bu konuya da elbet el atılır fakat mânâsızca üst düzey bir seferberlik var. Madem tüm toplumsal mevzularda böylesine hassas bir milletiz; Suriyeli gelir Türk kızına tecavüz eder, parçalar, gık yok. Deprem için toplanan paralar yardım yerine ulaştırılmaz, memleketimin insanı çeşitli makam sahipleri ıstakoz zıkkımlanacak diye sefil hâlde, yine gık yok. Bu gık çıka çıka sokak köpeğine çıkıyor, işe bak! Kimsenin çocukları düşündüğü falan yok kusura bakmayın— gerçekten düşünen azınlık kesimi tenzih ediyorum. Tamamen gerekli yerlere gösterilemeyen tepkinin alakasız bir alanda birikip patlaması, ego mastürbasyonu bu. Ben “it-tapar”, “mama lobisi” gibi spastik terimler üreten adama söylediği şey akılcı olsun veya olmasın hiçbir koşulda hitap edemem. Nefretle it derken orgazm geçiriyor koca koca herifler. O kini yönlendirebileceğimiz gırla şahıs ve mevzu varken üstelik.
Twitter’ın kamuda ilgi odağı yaratma hususunda çok güzel kullanılabildiğini biliyoruz. Bu toplumsal mevzuların üst kıdemin dikkatini çekebilmesi de en çok bu platformun etkin kullanımıyla mümkün. Fakat kötü bir nokta var ki, o da tüm ülke kaderinin Twitter kullanıcılarının tayini ile belirlenmesi. Yeri geliyor on altı yaşındaki tüyü bitmemiş çocukların görüşlerine göre kanun türetiyoruz. E böylesine bir kontrolü, kontrolsüzce, henüz kendisini dâhi yönetmeyi bilmeyen bön bir kesimin eline verirsen, tüm hayvanlar tümden ortadan kaldırılsın şeklinde canice ifadelerin gündeme gelmesi şaşırtıcı olmaz. Azıcık sosyal medyada vakit geçiriyor iseniz göreceksiniz ki kadınlara tecavüzün meşru olması gerektiğini savunan bir güruh bile çıkabiliyor karşınıza. Bu şekilde herkes her istediğini dile getirip gerekli baskıyı kurabildiğinde kim bilir başımıza daha ne işler gelecek. Kadınlar üzerinden Ümitcan esprisi döndüren elemanlar dilediği gibi cirit atabiliyorken; makamlara hakaretten, cihatçının birine haddini bildirmekten, hakimin bisikletini çalmaktan ters kelepçe yiyebiliyorsunuz. Esas sorun köpekler değil; ta işin başında kısırlaştırma görevini üstlenmeyen, barınakları ancak tanım dışına çıkacak hâlde muhafaza eden, sahiplendirme kampanyaları düzenlemeyen ve güncel olarak gündeme gelen birçok kısıtlı çözümü henüz bu mevzu daha az hasarla önlenebilecekken gözardı eden mevcut sistemin fertleridir. Şu aşamadan sonra bu mesele nasıl sonuçlanacak olursa olsun zarar gören bir kesim mutlaka olacaktır. İşin ironik kısmı ise gündeme getirilen sorunlara çözüm bulma aşamasının yine biz sıradan vatandaşlara bırakılmış olmasıdır. İşin özü şudur ki, yirmi bir yılın acısı köpeklerden değil bizzat muhattaplarından çıkarılmalıdır. Sorunlar değişir, bugün köpek ise yarın başka bir şey olur, başımızdakiler değişmedikçe bu düzen ilelebet devam edecek. Lütfen kendinize gelin. Bu konudaki görüşünüz ne olursa olsun esas sorunun farkında olun.
Avrupa örneği verenler için ek,
Paris seyahati öneriyorum. Metrolardaki kucaklanacak ebatta farelerin sürü hâlinde gezindiğini gördüğünüzde “Avrupa’da böyle bir rezillik göremezsiniz.” diyemeyeceksiniz zira bizzat deneyimlemiş olacaksınız.