Gönderi

Nostalghia'nın kahramanı Gorçakov bir şairdir. Köle Rus besteci Pavel Sosnovski* hakkında belge toplamak için ltalya'ya gelir, amacı bestecinin hayatını konu alan bir opera librettosu yazmaktır. Sosnovski diye biri gerçekten yaşamıştır. Müziğe yetenekli olduğunu fark eden efendisi tarafından ltalya'ya öğrenime gönderilmiş, uzun yıllar burada kalmış, çok başarılı konserler vermiştir. Fakat kaçınılmaz Rusya özlemine yakalanınca, aradan geçen onca yıldan sonra, kölelik Rusya'sına geri dönmeye karar vermiş, döndükten kısa bir süre sonra da kendini asmıştır. Tabii ki bu bestecinin öyküsü filme tesadüfen konu olmamıştır; Gorçakov'un yazgısını ve ona rastladığımız sırada içinde bulunduğu durumu ana hatlarıyla kısaca özetlemektedir. Gorçakov, kendisini 'dışlanmış' hissetmenin acısı içindedir. Kendine yabancı bir hayali uzaktan gözlemekte ve geçmişin anılarına, tanıdık yüzlerin, baba ocağının sesleri ve kokularının anılarına dalarak kendinden geçmektedir. Çevrilen filmin malzemesini ilk seyredişimde görüntülerdeki karanlık beni çok şaşırtmıştı. Malzeme, çekim sırasındaki genel havayı, ruhsal durumumuzu olduğu gibi yansıtıyordu. Oysa ben böyle olmasını hiç istememiştim. Ne var ki benim tipik özelliğimdir: Somut olarak planladığım hedeflerden bağımsız olarak kamera, çekim çalışmaları sırasındaki ruhsal durumuma hemen ve öncelikle uyum sağlar. Ailemden acı verecek kadar uzun bir süredir ayrıydım, alıştığım yaşama koşullarını bulamıyordum, üretim şekli benim açımdan yeniydi ve hepsinin üstüne dile yabancıydım. Sonuç hiç başka türlü olabilir miydi? Şaşkındım, ama sevinçliydim de. İşte, karşımdaki perdede ilk kez akıp giden şu görüntüler kanıtlıyordu: Sinema sanatının araçlarıyla insan ruhunun bir kopyasını elde etme, benzersiz bir deneyime ulaşma hayalim, boş düşüncelerin işe yaramaz bir ürünü değil; kesinliği su götürmez bir gerçekti.
·
34 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.