Gönderi

İSTANBUL’DA BULUNAN SAHÂBE-İ KİRÂM KABİR VE MAKAMLARI
Dünyanın en eski ve güzel şehirlerinden biri olan İstanbul’a, Halife Hazret-i Osman (r.a.) zamanından itibaren Müslümanlar tarafından defalarca sefer yapılmıştır. Bu seferlere binlerce Sahâbe-i Kirâm ve Tâbiîn Hazarâtı iştirâk etmiştir. İstanbul’un manevî havası, burada şehit düşen başta Ebû Eyyûb el-Ensârî (r.a.) ve diğer birçok Sahâbî ile birlikte bambaşka bir hâl almıştır. İstanbul’u fetih arzusunun en büyük sebebi, Peygamber Efendimizin (s.a.v.), “Kostantîniyye (İstanbul) elbette fethedilecektir. Onu fetheden emîr (kumandan), ne güzel emîrdir ve o ordu, ne güzel ordudur!” buyurduğu hadîs-i şerîfleridir. Bütün İslâm kumandanları, İstanbul’u fethedip bu müjdeye mazhar olmak için âdetâ yarışmışlar, birçok sefer yapmışlardır. Sahâbe-i Kirâm’dan ve Tâbiîn’den birçok zâtın mübarek vücutlarının İstanbul toprağında emanet oldukları, Osmanlılar tarafından biliniyordu. Bunların mübarek kabirlerini bularak ruhaniyetlerini memnun etmek, buraları ziyaretgâh hâline getirmek, Osmanlı sultanlarının en büyük arzularındandı. Fâtih Sultan Mehmed Han tarafından İstanbul fethedildikten sonra Ashâb-ı Kirâm Hazretlerinin kabirlerinin keşfi, Akşemseddîn Hazretlerine havale edilmiş ve bu büyük zât da sadece Ebû Eyyûb el-Ensârî Hazretlerinin değil, daha birçok Sahâbe-i Kirâm’ın kabrini keşfetmiştir. İstanbul’da bulunan bu mübârek zâtların bazılarının İstanbul dışında da makamlarının bulunduğu, çeşitli kaynaklarda kaydedilmektedir. Mesela, Ebu’d-Derdâ (r.a.) Hazretlerinin, İstanbul’da Eyüp ve Üsküdar’da olmak üzere iki, Konya Ereğli’de bir makamı vardır. Ebû Eyyûb el-Ensârî Hazretleri ve Ebû Şeybe el-Hudrî Hazretleri 85-90 yaşlarında olmalarına rağmen, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) fetih müjdesine nâil olabilmek için İstanbul’un fetih seferine iştirak etmişlerdir. Surlar önünde vefat etmiş ve oraya defnedilmişlerdir. Peygamber Efendimizin vahiy kâtibi ve mihmandârı olan Ebû Eyyûb el-Ensârî Hazretleri, İstanbul’da şehit olmadan önce son anlarında iken kendisine bir vasiyetin var mı diye sorduklarında şöyle buyurmuştu: “Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimizden; İstanbul’un yakınına sâlih bir kimsenin defnolunacağını işitmiştim. Umarım ki o sâlih kimse ben olayım. Bu sebeple ne olur, beni surlara doğru yaklaştırın da orada ruhumu teslim edeyim!” Vefat ettiğinde vasiyeti üzerine defnedilmiştir. 1453’te İstanbul’un fethine katılan, devrinin büyük âlimi Şeyh Akşemseddîn Hazretleri tarafından keşfen kabrinin yeri bulunmuş ve işaret ettiği yer açıldığında üzerinde “Hâzâ Kabru Ebî Eyyûb” (Bu, Ebû Eyyûb’un kabridir) yazılı bir kitâbe çıkmıştır. İstanbul’u fethe gelen bazı Sahâbîlerin Ayvansaray Caddesi üzerinde sur dibinde bulunan hazîrede defnedildiği, Osmanlı kaynaklarında kaydedilmektedir. Bundan dolayı burası Sahâbeler Hazîresi olarak da anılmaktadır. Buraya ilk türbe Fâtih Sultan Mehmed Han tarafından inşâ edilmiştir. Ebû Şeybe el-Hudrî (r.a.) Hazretleri, Hamdullâh el-Ensârî (r.a.) Hazretleri ve Ahmed el-Ensârî (r.a.) Hazretlerinin de kabirleri burada bulunur. Bir de sur içinde bulunan sahabe kabirleri vardır. Hazret-i Şu’be (r.a.) ve Hüsâm bin Abdullah el-Ensârî Hazretleri bunlardandır. Bunlar, Bizans imparatoruyla anlaşarak, onun verdiği izinle şehre girip, Ayasofya’da namaz kılmış ve daha sonra şehri dolaşıp çıkacakları sırada Bizanslı askerler tarafından saldırıya uğrayarak şehit düşmüşlerdir. Hazret-i Şu’be’nin (r.a.) kabrinin iki tarafında bulunan pencerelerin üzerinde iki ayrı kitâbede de şunlar yazılıdır: “Şefâat eylesin dersen Resûlü, ziyâret eyle Ashâb-ı Sûru.” Hüsâm bin Abdullah (r.a.) Hazretleri de sur içinde medfundur. Evliyâ Çelebi’ye göre bu zatın bulunduğu mahallede çok sayıda Ashâb-ı Kirâm medfûndur ve buraya “ser verip sır vermeyen” mekân denilmektedir. (İstanbul’da Bulunan Ashâb-ı Kiram Kabir ve Makamları, Sarayburnu Kitap)
·
64 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.