Gönderi

88 syf.
10/10 puan verdi
Güncelde ne var ne yok bakayım derken nazarı dikkatimi celb eden bir roman Saatçi İbrahim Efendi Tarihi. Evvela Ali Kerem Morgül, yazara verebileceği en güzel hediyeyi vermiş ve harika bir tasarım sunmuş. Bu tasarım metnin ilk bölümü ile birebir örtüşüyor. Ve tasarımın bu kadar damga vurduğu metni daha önce görmemiştim. Roman zihni 1934 doğumlu ama zihniyeti 19. Yüzyıl sonlarından tevarüs etmiş İbrahim Efendi ve 20. Yüzyıl başlarında kalmış mahallesi ile açılıyor, bu kısım epey keyif verdi. [Örümcek hislerim bana bu kısımlarda Semiha Ayverdi’yi, Ahmet Yüksel Özemre’yi andıran bir şey var derken 53. Sayfa’da Üsküdar’da Bir Attar Dükkânı geçince ahan da dedim, sen de az anasının gözü değilsin hakan dedim. Eski bir dosta rastlamış gibi oldum.] Bu kısmın daha uzun olmasını, Muvakkithane Geçidi Sokak’ta biraz daha vakit geçirmeyi, esnafını ve eşrafını biraz daha tanımak, Osmanlı kırmızısı dükkandaki kokuları biraz daha içime çekmek isterdim bu sırada. [Osmanlı kırmızısı dediğimiz de oksitli neft karışımlı aşı boyası sanırım der muktesabatımı da gözler önüne sererim.]. İbrahim Efendi’nin ayağını niye motor çiğnedi, bunun metinle ne bağlantısı var çözemedim lakin. Derken ikinci safhada olayın ne kadar güncel bir zamanda geçtiğini farkedip biraz hayal kırıklığı yaşasam da, atmosfer, sözcük seçimi ve sair nedenlerden dolayı keyifle okumaya devam ettim. [Burada yazar postmodernist tekniklerden faydalanmış demek isterdim ama Postmodernizm dedikleri nedir hala anlamaya çalışıyorum. Bülent Ayyuldız'ın Ölümsüz Olmaya Değmez kitabından medet umuyorum, inşallah anlarım. Bu sırada hala Metinlerarası deyince bana bir gülme geliyor. Kurguya hangi tarihten itibaren kurmaca denmeye başlandı onu dahi kaçırmışım.] Romanın tımarhanede geçen üçüncü kısmı ve finali kanaati acizanemce kısa kesilmiş. Aşağıda yazarın epey kantarlı kelimeler kullandığından bahsedeceğim. [ilerde yazacağımdan şimdiki zamanda bahsederek acaba ben de postmodern teknikler mi kullanıyorum, öğreneceğiz]. Acaba diyorum yazarın kafasında bir istiap haddi vardı da onu düşünüp finali kısa mı kesti diye merak etmiyor değilim. Yine kanaati acizanemce memurin kısmı biraz kısa kesilip final kısmında tımarhane ahalisine biraz daha yer ayrılabilir miydi? Roman özütü diyebileceğim bir metin karşımdaki. Sanki 80 sayfalık kitaba biraz su döksem 300-400 sayfalık bir roman çıkacak gibi hissediyorum [ve bunu yapmamak için kendimi zor tutuyorum.] Acayip bir maharet bu. Yazar sanki tüm kelimelerini ölçmüş, tartmış, kantarda epey sunturlu rakamlar görmüş. İyi kötü günceli takip etmeye başlayan birisi olarak, pek çok mahir yazarın diyaloglarda teklediğini, çoğu zaman da yapay kaldığını, hatta gözardı ettiğini gözlemliyorum. Diyalogların sahiciliği ve akıcılığı konusunda da beni son derece tatmin etti bu metin. Vacilando yedi düvelin ecnebisi ile ikide iki yaptı nazarımda. Güzel işler yapıyorlar.
Saatçi İbrahim Efendi Tarihi
Saatçi İbrahim Efendi TarihiElvan Kaya Aksarı · Vacilando Kitap · 202290 okunma
·
50 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.