Gönderi

c) İbret Verici Bir Olay
Türkiye geneline yayılmış bulunan alışveriş merkezleri Migros'ta da durum farklı değil... Yalnız burada cereyan eden farklı bir olaya şahit oluyoruz. Gerçi bu hadise birçok yerde olup gidiyor, ama farkına varıp da hakkını aramak isteyenler hemen hemen yok denecek kadar az... İşte bu "az"lardan biri de Zekeriya Alşan ve ailesi... Hadiseyi Zekeriya bey anlatıyor: - Bir tarihte Migros Süreyyapaşa şubesinden dildirmek suretiyle salam almıştım... Gerçi daha önceleri de aynı yerden 5- 6 defa alıp eve getirdiğimde evden beğeni almış ve "ne kadar güzel..! Niye şimdiye kadar bundan almıyordun?" gibi istekler gelmişti. Elimde malzemeler kasada sıra bekliyorum. Önümdeki adam elindeki et mamullerini göstererek görevliye "bunda domuz eti yoktu değil mi?" diye sorunca ben işkillendim. Gerçi görevli ona "hayır yok" demişti ama ben o adamın aldığı yerden değil, başka bir vitrinden almıştım elimdeki mamulleri.. fakat yine de ihtimal vermiyordum... İçinde domuz eti olmadığına o kadar inanıyordum ki, nasıl olsa bana da "yok" diyecek diyerek veya "yok" demesini bekleyerek ben de sordum: "Bunlarda da domuz eti yok değil mi?.."Görevli "var" deyince sanki orası başıma yıkıldı.. çökmüştüm adeta... Hani birisine arkadan büyük bir darbe vurursunuz da sarsılır ya, öyle bir şey... Uzun müddet kendime gelemedim. Çünkü aynı yerden daha önceleri de almış ve evimde çoluk çocuğumla beraber yemiştik. Müthiş bir eziklik ve ızdırap hissettim.. yıkılmıştım adeta... Görevliye çıkıştım, "Nasıl olur da benim irademin dışında bana domuz yedirirsiniz... Niçin uyarıcı bir yazı, levha koymuyorsunuz? Bana aldığım mamulün içinde domuz olduğunu göstermek zorundasınız.. vs." Ama hiç faydası yok. Adamlar için bu, o kadar olağan ki, tavır bile değiştirmediler. Eve geldiğimde konuyu hanıma açtım.. o da inanamadı. İnce puntolarla etiketteki yazıyı gösterdim.. şok oldu... Yetkililerle görüşmek istedim.. hiç önemsemediler... İyice sinirlenmiştim. Müslüman mahallesinde bana salyangoz yediriliyordu ve kimse bunun farkında değildi. Olayı gazetelere aksettirdim. Olayı gazetelere aksettirdim. Enteresandır; onlar da bu konuyu hiç önemsemediler. En duyarlı gazete Zaman oldu. Halbuki ısrarla takip ettiğimiz gazete ve yazarları, benim meselemle.. halkın meselesiyle ilgilenmesi gerekirdi, olmadı. Zaman Gazetesinde çıkan haberden sonra bana bir yazı geldi. Yazıda "hassasiyetinizden dolayı teşekkür ederiz." deniliyordu. Halbuki hassasiyeti onların göstermesi gerekirdi. Zira satan onlardı. Aynı zamanda şu memlekette hassas olan bir ben değildim. Benden daha hassaslar da olabilir, ama farkına bile varamıyorlar ki..! Yani anlayacağınız "dürüst satıcılığı logo haline getirmiş bir şirket bu konuda dürüst davranmıyordu. Zekeriya Bey'in hanımı ise çocuklarına domuz eti yedirdiği için bir hayli üzgün. "Meleklerime pis ve haram bir gıda yedirdim farkına bile varmayarak..." diyerek bunu dile getiriyor. Yetkilileri bir de biz arıyoruz; aldığımız cevap "bugün için dana ve domuz reyonları ayrıldı.. şimdi ayrı ayrı yerlerde satılyor" şeklinde oluyor... Herhangi bir şubeye giriyoruz. Evet, domuz mamulleri bir camla ayrılmış vaziyette.. ama onu bilenler anlıyor. Ya büyük bir kitle.? halkımız.? kaç tanesi bunun şuurunda ve araştırarak alıyor? Bu reyonda domuz katkı maddeli mamullerin satıldığını bildiren herhangi bir yazı bile yok. Yazı olsa bile buna ihtimal verilmediği için kimse ona bakmıyor bile.. bunu başka ticaret merkezlerinde biz yaşamıştık. Uyarıp yazıyı gösterdiğimiz insanların şaşkınlık, telaş ve hayretlerle dolu tavırlarına bizzat şahit olmuştuk... Evet, netice itibariyle Zekeriya Bey'in feryadıyla bağlayalım konuyu. "Arkadaş! yiyen yesin, besleyen beslesin, satan satsın, ama ben yemek istemiyorsam irademin dışında beni aldatarak yedirmesinler..."
·1 alıntı·
85 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.