Gönderi

·
Not rated
Hayaller- Hayatlar
Spoiler içerir.          “ Bütün insanlar hayatta başarılı olmak ister ancak herkes başarılı  olamaz. Son yıllardaki yaygın görüş başarının yolunun her şeyden önce  istemekten geçtiğidir.Ancak hepimiz biliyoruz ki isteyenlerin çok azı başarılı olur.Başarılı olmak için kişinin yeteneğinin olduğu,başarabileceği alanda bir şeyi istiyor olması gerekir.” Acar Baltaş bilimsellikten uzak bazı kişisel gelişim uzmanlarına (!) ve onların “sadece isteyin yeter” içeriğiyle yazdıkları ve “motivasyon ticareti”diye adlandırdığı kitaplarına atıfta bulunarak başarıyı bu şekilde tanımlıyor.             Kişisel  gelişim kitapları okuyan biri olarak Acar Baltaş’ın bu kitabını okuyana kadar, bu tarz kitapların insanlarda olumlu değişimler yapacağını düşünüyordum. İnsanları teşvik edici, motive edici olması ,istek uyandırması belki de olumsuz yanlarını görmemi engellemişti. Çünkü bu tarz bazı kitaplarda başarmanın sadece istemekle olacağı, herkesin hayallerine isterse er ya da geç ulaşılacağı anlatılıyordu. Oysaki durum bu kadar basit değildi gerçekten de. İsteyen herkes başarılı olabilseydi bu kitapları okuyan herkes amaçlarına ulaşır ,mutsuz ve başarısız insan kalmazdı. Demek ki unutulan ya da görmezden gelinen bir şey vardı. Evet,başarmak için istemek gereklidir ancak tek başına “istemek”yeterli değildir.İnsan kendini tanımalı,yeteneklerini bilmeli ve yatkın olduğu alanlarda başarmayı istemelidir.Bu kitapları okuduğu halde yine başarısızlığa uğrayanlar, yaşadığı hayal kırıklığı ile birlikte belki de hatayı kendilerinde arayarak daha da mutsuz olacaklardır. Bu kitaplarda göz ardı edilen en önemli noktalardan biri de budur aslında.             Çocukken “ne olacaksın ?”diye sorulduğunda hepimiz o yaşlarda bize cazip gelen bir mesleği söylemişizdir.Ya doktor olmak isteriz  ya da öğretmen  ya polis…Ben de kararlı bir şekilde hep doktor olmak istediğimi söylerdim. İstemek çocukken çok basitti.Çünkü ne yapılması gerektiği,hangi alanda yeterliliğimizin olması gerektiği hakkında hiçbir fikrimiz yoktu.Doktor mu olmak istiyorduk ,kesin doktor olacaktık. Ancak büyüdükçe durumun hiç de göründüğü gibi olmadığının farkına vardık.Doktor olamazdım çünkü bu alana 2/3 hiçbir yatkınlığım yoktu. Ne kadar istesem de olamayacağımı kendi özelliklerimin farkına vardığımda  anlamıştım.             Acar Baltaş’ın da kitabında değindiği gibi insan kendisini tanımalı, yeterliliklerini bilmeli ve başarılı olabileceği alanda istemelidir.Yoksa durum boşa kürek çekmekten öteye gitmez.Hayalimizi de yorganımıza göre uzatır,gerçeklerle yüzleşecek cesareti gösterirsek  büyük mutsuzlukların da önüne geçmiş oluruz.      Başka bir bölümde Acar Baltaş astroloji ile ilgili bilimsel araştırmalara yer vermiştir.      “Araştırmacılar meslek, kaygı düzeyi, evlilik, sosyallik, zeka düzeyi, sanat, spor, matematik yeteneği gibi astrologların doğum anında ortaya çıktığını iddia ettikleri yüzden fazla özelliği incelediler. Zaman İkizleri adı verilen bu kişiler arasında bu anlamda bir benzerlik saptanamadı.” Acar Baltaş  bu cümleleriyle astrolojinin bilimsellikten uzak olduğunu araştırma verilerine dayanarak kanıtlarla da göstermiştir.      Peki hiçbir bilimselliği olmamasına rağmen birçoğumuz neden burçlarla ve astrolojiyle bu kadar ilgiliyiz? Neden astrolojiyi bu kadar ciddiye alıyoruz? Bunu düşünmek çoğu kere aklımızdan bile geçmiyor. Düşündüğümüzde çok da kolay bulabileceğimiz bir cevabı var aslında. İnanıyoruz ya da inanmak istiyoruz çünkü çoğumuz kendimizle, geleceğimizle, yaşantımızla ilgili şeyleri özellikle de olumlu şeyleri duymaktan mutlu oluyoruz. İşin içine astrologların herkes için genellenebilen tarzda ve biraz da bilimsel kelimeler serpiştirerek kurduğu cümleler girince inandırıcılık  da katmerleniyor.       Günümüz koşullarında astroloji belki bir eğlence aracı olarak hoş sohbetler kurmaya yarayabilir, gerginliğimizi azaltabilir.Ancak fazla ciddiye alarak hayatımızı yönlendirmesine izin verirsek kendimizi kandırmaktan öteye gidemeyiz.           Kitapta değinilen noktalardan biri de özgüven ve özsaygı arasındaki fark. Her ne kadar birbirine çok yakın gibi görünseler de birbirinden farklı kavramlardır.”Özgüven başarıya bağlıyken  özsaygı kendini kabule bağlıdır”diyor yazar.Özgüven başkalarının görüşlerinden etkilenirken özsaygı etkilenmez.Ancak bence bu iki kavram birbiriyle sıkı bir ilişki    içindedir. Özsaygı, kişinin kendini sevmesi ,kendini olduğu gibi kabul etmesi ise bundan özgüven  de etkilenir.Kendini olduğu gibi kabul eden insan ,başkalarının görüşlerinden ciddi boyutta etkilenmez.            Bu durumda mutlu bir yaşam  insanın  kendini sevmesinde, kendini olduğu gibi kabul etmesinde  yani özsaygısında gizlidir diyebiliriz.
Hayalini Yorganına Göre Uzat
Hayalini Yorganına Göre UzatAcar Baltaş · Remzi Kitabevi · 2020222 okunma
·
72 views
Ali okurunun profil resmi
Merhabalar, umarım rahatsızlık vermiyorumdur 🌷 Kısa süreli olarak katıldığım ve sınırlı ücretsiz kontenjanı olan çok verimli bir eğitimden bahsetmek istiyorum. Eğitim ve Danışmanlık şirketinin düzenlediği “Ruhsal Zeka” semineri, uzman eğitmenlerle ve ücretsiz kişilik testi ve danışmanlıklarla tanık olduğum, çok verimli geçen bir süreç ve bu süreci sizinle de paylaşmak istedim. İlginizi çekerse ve dahil olmak isterseniz diye buraya formu ve posteri bırakıyorum 🙏🍀 İyi günler 🌸 Başvuru Formu:🦋 https://forms.gle/Sp2TCjeH9zVS8N2V8
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.