Gönderi

520 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
14 günde okudu
"Yemekler,tarifler küreselleşebilir ama hiçbiri kültürel kimliğini kaybetmeyecek. Her yemekte kendini gösterecek çünkü neysek onu yeriz." (S.509) Gerçekten birşeyler öğreten kitaplara bayılıyorum. Bu kitabın benim için en büyük ayrıcalığı şu oldu; bilmediğin ne çok şey olduğunun farkına vardım. Öte yandan bir miktar beni kızdıran yerleri de olmadı değil :) 13 bölümden oluşan, ilk avcı topluluklardan Mısır, Roma derken USA ve kapitalist duzene ulaşan tarihle yeme kültürünün harman olduğu güçlü bir eserdi. Ancak kitabın yazarı İspanyol bir moleküler biyolog ve biyokimyacı. Kitabı okurken Akdeniz ülkelerinde bir miktar daha fazla gördüğümüz "milli duyguları" satır aralarında ister istemez fark ediyorum. Örneğin sömürgeleşme ve kölelik ile yemekleri bagdaştirdigi ve çok beğendiğim bölümler var. Fakat buralarda yer yer lafi şuna getiriyor:"Evet, Ispanya'da bu yanlışı yapti fakat ötekiler kadar zalim degildi!, Yeşil yürüyüşü yapanlar keşke ne kadar iyi olduğumuzu hatirlasalardı." (S.329). Hatta "Fas'ın Yeşil Yürüyüş sırasında ilhak ettiği şu Ispanya'ya ait parça..." diye cümle kurduğu yerde (s.399) cidden adamı dövesim geldi. Yahu adamları iliklerine kadar sömürdünüz yetmedi çöllerindeki minerallere göz diktiniz ama hala bizim de bizim lakırdısı ediyorsunuz! Hadi bunlar Ispanya'ya özgü de "Filistinli zamanla Müslüman olup domuz eti yemeyi bıraktı, ama Yahudilerle savaşmayı bırakmadı." (s.109) sözü sanırım Israil'in Ekim ayında başlattığı saldırılardan önce yazıldığı için mazur görülmesi istenecektir fakat orada da ülke Filistin'di. Adamları yerinden yurdundan edip ele geçirmeye çalışan 1948'de kurulan İsrail degil mi? Ne yani, gelip topraklarını ellerinden alacaksınız fakat insanlar sus pus olup sizi ağırlasın diye mi bekliyorsunuz Yazarin bu tarafgir düşüncelerini bir kenara koyacak olursak kitabın genelinden cidden çok şey öğrendim. Okumak için zaman yaratmaya uğraştığım bir kitaptı. Enginarın Müslümanlar sayesinde yayıldığını öğrenmem surprizdi. En iyi kaz ciğeri için kazlara incir yedirildiği, incirin latincesi "ficum" oldugu için ciğere de bu isim verildigi kafamda ışıklar yaktı:) Mavi renk ve besinler ile ilgili anlatılan yerlere üzüldüm çünkü en sevdigim rengin ihtiyac duyulmadiği için çok sonraları hesaba katıldığını öğrendim. Köleliğin yaygınlaşma nedeninin tarim ve yeme kültürü, hammadde ihtiyacıyken sömürge düzeninin nelere mal olduğunu okumak içimi acıttı. Mao'nun Coca-Cola hakkinda, Marx'ın "Din halkın afyonudur" sözüne ithafla "intikamci kapitalizm başıboş köpeklerinin afyonu" demesine gülümsedim. Doğal çay yapma yolunda Srilanka'nın iflası, kahvenin üretilmesinin bu denli güç olmasina şaşırdım. Son olarak bir Akdeniz ülkesi vatandaşı olarak Türk mutfağı ve Osmanlı etkisine dair daha cok şey okumak isterdim. Ayrica Çin'deki kıtlık ve milyonlarca insanın ölümü hakkinda sadece 1 paragraf konuşulmasına da üzüldüm. Altını çizdiğim her yeri ara ara açıp tekrar okumak isteyeceğim bir kitaptı. Çevirisi için Gonca ve Murat Tanakol çifti büyük bir tebriği hakediyor. Su gibi akıp giden bir eser olmuş. Emeği geçenlerin eline, yüreğine sağlık. Herkese tavsiyemdir. Keyifli okumalar dilerim.
Lezzetli Dünya Tarihi
Lezzetli Dünya TarihiJose Miguel Mulet · Say Yayınları · 20242 okunma
·
82 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.