Gönderi

İnsanlara karışmalı derken, Beyazıt camiinin vaktiyle bana karışan imamı aklıma geldi: Ben on yedi yaşındaydım, ama çok daha küçük gösteriyordum. Yanımdaki iki erkek arkadaş otuza yakındı ama daha yaşlı görünüyorlardı. (Benden daha bilgili oldukları için, kendimden yaşlılarla dostluk etmeyi yeğ tutardım küçükken). Bir akşam onlarla Emin Efendi kahvesinde otururken, "nargile içeceğim" diye tutturdum. Bana çocuk gözüyle baktıkları, biraz da şımarttıkları için, "bu sigaraya benzemez, çok serttir" diyerek, önce beni uyardılar, sonra da istediğimi yaptılar. Öksüre tıksıra nargileyi içmeye çalıştığım sırada; temiz yüzlü, ak saçlı, yaşlı bir imam, Beyazıt camiinden çıktı. Emin Efendi kahvesinden geçerken, bizim masamızın önünde durdu. Durumu şöyle bir inceledi. Sonra garsonu çağırdı. "Nargileyi şunun elinden hemen al" diye emretti ona. Sonra benim arkadaşlara döndü: Bir çocuğun nargile içmesi gibi bir münasebetsizliğe neden izin verdiklerini, maksatlarının ne olduğunu sordu; onları bir güzel haşladı. Ben, "kendim istedim" diye lafa karışmaya kalkınca, "sen sus, daha çocuksun" diye beni de tersledi. Nargile masamızdan götürüldü, imam da uzaklaştı. Üçümüz de fena halde bozulmuştuk. Kahvede herkes bize bakıyordu. İmama çok içerlemiştim ilkin, daha sonraları düşünmeye başlayınca, onu haklı buldum. İmamları pek sevmem; ama o imamı sevdim. Günümüzün değil, Mustafa Kemal Cumhuriyetinin imamlarındandı o. Kız olduğum için değil, beni çocuk saydığı için nargileyi yasaklamıştı. Erkek çocuk olsam da aynı şeyi yapardı. Herkese karşı sorumlulukları olan bir yurttaş gibi davranmıştı.
·
26 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.