Gönderi

Koca Sekbancıbaşı Risalesi’nde Türk Milleti “hırsız” olmakla itham edilirken, Mehmet Halife’nin Tarih’i Gılmani adlı kitabında yüce milletimize “çarıklı Türk” sıfatı layık görülmektedir. Göriceli bir Arnavut devşirmesi olan Koçi Bey ise “şehir oğlanı, çingene ve yankesici” sözcükleri ile Türk kelimesini yanyana ve aynı anlamda kullanmıştır. Tarih-i Naima’nın yazarı devşirme Mustafa Naima Efendi için de devlet kurucusu ırk, “nadan Türk, idraksiz Türk, çirkin suratlı Türk, mel’un Türk’dür!” Dönme-devşirme Osmanlı egemen zümresinin bu devşirme aydını, Türk Milleti’ni çoban köpeğine bile benzetmiştir. Gelibolulu Ali olarak da bilinen Mustafa Ali için de Türk Milleti, “köylü, kötü huylu, manav ve kır adamıdır”. Koçi Bey, “Haremi Humayun’a kanuna aykırı olarak Türk ve yörük, çingene, yahudi, dinsiz, mezhepsiz nice kalleş ve ayyaş şehir oğlanlarının” girmesinde şikayet ederken, Gelibolulu Ali, muhtelif milliyetleri övdükten sonra, Türk için şu ifadeleri kullanabilmektedir. “... Anadolu, Karaman ve Rum ülkesi adlarını alan pasaklılar ülkesi halkı, elbette kır adamıdırlar. Bunlar arasında güzel ve sevimli olanı az görülen, çeşitli biçimde çirkin kimselerdir.” Bu Türk düşmanlığı, bu Türk’e küfür etme, Türk’ü hor görme alışkanlığı, önce ümmetçi sonra kozmopolit Osmanlı döneminde öylesine bir sükse ve yarış haline gelmiştir ki, bir Türk olan Hoca Sadeddin Efendi bile, “kavrayışı kıt Türkler, hilebaz Türk, akılsız Türkler” gibi ifadelerle (ortama uyarak) kendi milletini aşağılayabilmiştir.
··
12 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.