Gönderi

"Artık komutanları izlemek için çok geç hanımefendi, gücünüz yerinde olsaydı bile," dedi Faramir. "Fakat savaşta ölmek daha hepimize nasip olabilir, istesek de istemesek de. Hâlâ zaman varken Hekim'in dediklerini yaparsanız, ölümü kendi usulünüzce karşılamak için daha hazırlıklı olursunuz. Siz ve ben, bu bekleyiş saatlerine sabırla birlikte katlanmalıyız." Kız cevap vermedi, fakat adam ona bakarken içinde bir şeylerin yumuşamış olduğunu hissetti, sert buzların baharın ilk belli belirsiz işaretine boyun eğmesi gibi. Kızın gözünde yaşlar belirip yanağından aşağı süzüldü, pırıltılı bir yağmur damlası gibi. Mağrur başı biraz eğildi. Sonra sessizce, sanki kendi kendine konuşurmuş gibi: "Ama hekimler beni daha yedi gün yatakta yatıracaklarmış," dedi. "Sonra benim pencerem doğuya bakmıyor." Sesi artık genç ve mahzun bir genç kızınki gibiydi. Yüreği merhametle dolu olsa da Faramir gülümsedi. "Pencereniz doğuya bakmıyor mu?" dedi. "Bunun çaresine bakabiliriz. Bu konuda Şifacıbaşı'na emir verebilirim. Eğer evde, bizim gözetimimizde kalırsanız hanımefendi, o zaman dilerseniz güneş olduğu zamanlar bahçede yürüyebilirsiniz istediğiniz gibi; bütün ümitlerimizin gitmiş olduğuolduğu yere, doğuya bakabilirsiniz. Beni de burada bulacaksınız, yürürken, beklerken ve sizin gibi doğuya bakarken. Eğer benimle konuşursanız veya bir süre benimle yürürseniz, içimi rahatlatmış olursunuz." O zaman kız başını kaldırarak yeniden adamın gözlerinin ta içine baktı; ve solgun yüzüne bir renk geldi. "Sizin içinizi nasıl rahatlatabilirim beyim?" dedi. "Üstelik ben yaşayan insanların muhabbetini istemiyorum." "Benim samimi cevabımı duymak ister misiniz?" dedi adam. "İsterim." "O halde Rohan'lı Eowyn size çok güzel olduğunuzu söyleyeyim. Tepelerde vadilerimizde zarif ve parlak çiçekler ve bu çiçeklerden de zarif genç kızlarımız vardır; fakat bu güne kadar Gondor'da bu kadar güzel ve bu kadar hüzünlü ne bir çiçek, ne bir genç kız gördüm. Belki de dünyamıza karanlık çökmesine sadece birkaç gün kalmıştır; o gün gelip çattığında buna metanetle karşı koymayı ümit ediyorum; fakat Güneş daha parıldarken sizi hâlâ görebileceğimi bilmek içimi rahatlatırdı. Çünkü hem siz, hem ben Gölge'nin kanatlan altından geçtik ve aynı el bizi geri çekip aldı." "Heyhat, beni değil beyim!" dedi kız. "Gölge hâlâ benim üzerimde. Benim iyileşeceğimi zannetmeyin! Ben cengâver bir kızım ve ellerim nazik değildir. Fakat size en azından şu konuda teşekkür edebilirim, artık odamda kalmak zorunda değilim. Şehir'in Vekilharcı'nın alicenaplığı sayesinde dışarıda yürüyebileceğim." Eğilerek ona selam verdi ve eve geri yürüdü. Fakat Faramir uzun bir süre bahçede yalnız başına yürümeye devam etti; bakışları artık doğudaki surlardan ziyade eve doğru kayıyordu.
30 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.