Gönderi

88 syf.
7/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 25 hours
#HalideEdibAdıvar ‘ın 1936 yılında Paris’te kaleme aldığı bir cinayet romanı #YolpalasCinayeti . Ancak polisiye seyretmiyor. Heyecanla suçlunun kim olduğunu öğrenmeye çalışmıyoruz. Suçluyu o suçu işlemeye iten nedeni irdeliyor yazar. Yoksulluktan gelme, sonradan görme olduğu ortada olan Sacide hanım, misafirlikte bir besleme kız görüyor ve kendisinin asla ilgilenmeye tenezzül etmediği bir deri bir kemik kalmış çocuğu bu kızla iyi anlaşınca evine dadı alıyor. Bu dadı da yoksul, başında baba olmadan büyümüş zorluklarla büyümüş ve korkunç bir nedenden annesini kaybetmiş. Derken hayatının mahvolmasına ve annesini kaybetmesine neden olan adam tesadüfi bir şekilde aynı konakta şoför olarak işe başlıyor. Adam aradan yıllar geçtiği için kızı tanımıyor ama aykız (lakabı) görür görmez tanıyor. Yine de onu öldürme arzusunu yıllar önce içine gömdüğünden ve severek ilgilendiği yavrucaktan dolayı 6 ay bu adamı tanımamazlıktan geliyor ve her fırsatta ondan kaçıyor. Ama adam aykıza göz koymuş sıkıştırmaya çalışıyor. Derken akkız dayanamıyor ve yaptığı kötülükleri yüzüne vurup kendisinden uzak durmasını söylüyor. Ama adam kızı kovduracağını ve çok sevdiği çocuğu da öldüreceğini söylüyor tıpkı geçmişte bağırsaklarını patlattığı kazını öldürdüğü gibi. Kız bütün gece korkudan çocuğun başında nöbet tutuyor derken sabahına evin hanımının yardımcısı kıza kovulduğunu söylüyor. Şoförün dediğini yapacağını düşünen kız korkuyla hanımın odasına gidiyor ve şoförün hanımın ayaklarına kapanmış vaziyette odada olduğunu görünce alıyor eline bıçağı. Bu hikayeyi aslında üç ana parçada sunuyor bize yazar. Mahkemedeki duruşma, cinayet süreci ve aykızı bu cinayete sürükleyen geçmişi avukat tarafından mahkemeye sunuluyor ve dava hükme bağlanıyor. Katilin masumluğu ve maktulünde zalimliğini sonuna kadar hissediyorsunuz. Dönemin şartlarında kasıtlı adam öldürmenin cezasını göz önüne alacak olursak, deneyimsiz ama işini layığı ile yapmaya çalışan avukat (Sacidenin kocasının yeğeni ve onun sayesinde eğitim almış ve avukat olmuş ve bu cinayet esnasındaki arbedede Sacide de yaralanmış olmasına rağmen avukatlığını yapmakta) kelimenin tam anlamıyla ‘ipten adam aldı’. Bana herkesin bildiği bir cinayetle başlayıp bu cinayet neden ve nasıl işlenmiş diye konuya girerek ‘Kırmızı Pazartesi’ ve adının verdiği merakla Agatha Christie kitaplarını anımsattı. Ancak dönemin İstanbul’unu anlatması, bir insanın sonradan görme olduktan sonra ne kadar değişebileceği, insanların salt iyi ya da salt kötü olmadıkları gibi konularla kendi özgünlüğünü de yakalamış olması bana kitabı sevdirdi. Selim İleri’nin son sözleri ile incelememi noktalamak isterim; “Halide Edib Adıvar'ın en güçlü eserlerinden mi? Sinekli Bakkal kadar ünlü, Kalp Ağrısı kadar ince ve duyarlı, Handan kadar çarpıcı mı? Bunları bilemem. Ama Yolpalas Cinayeti'nin derin etkisi altında kaldığımı, yıllar yılı ondan izdüşümlerle yaşadığımı mutlaka söylemeliyim. Polisiye romanının tercihi olan "cinayeti açıklama, katili iyice sakladıktan sonra, gizli ipuçlarıyla gözler önüne seriverme" akışı, Yolpalas Cinayeti’nin benimsediği akış değil. Tam tersini ileri sürebiliriz: Romancı yalnızca masumiyeti anlatmak istemekte, dahası, katilin "mazlumiyet" ine bizi çekip götürmektedir.”
Yolpalas Cinayeti
Yolpalas CinayetiHalide Edib Adıvar · Can Yayınları · 20172,278 okunma
·
34 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.