Gönderi

Arz,talep ve diğerleri
Koşmayı o kadar çok istersin ki, koşmaya başlasan duramayacağını sanırsın. Ben de konuşmak istiyordum, konuşmaya bir başlasam duramayacağımı düşünüyordum. Hayatın, bütün olan bitenin anlamını… Konuşursam, paylaşabilecektim ama bu ekmeğini bölüşmeye pek benzemiyor. Çünkü bazı şeyle sadece burada anlamlı, kafamda… Şimdi deliler gibi konuşmak istemiyorum. Bütün olan bitenin aslında ne anlama geldiğini, almamız gereken dersleri, kendimizi bir başkasına nasıl yansıttığımızı, nasıl büyük bir ustalıkla kendimizi kandırdığımızı anlamaya çalışırken duyduğum o koşma ihtiyacını hissetmiyorum artık. Her olayın içinde iki zıt kutbun da bir arada, el ele durduğunu anlatmak istemiyorum, belki anlatamayacağımdan, yahut bunun gereksiz olduğunu düşündüğümden olsa gerek, geçen gün başıma gelen olayı örnek göstermek istemiyorum. Şöyle olmuştu: Bir çocuk yolda koşuyordu. Düşecek diye kaygı duymaya başladım. Öyle kaygılandım ki, düşüp de bir yerini acıtacak diye “koşma çocuk!” diye bağırmak istedim. Zihnime neden koşmakla düşmeyi özdeşleştirdiğimi bilmiyorum, genelde koşan bir çocuksa mutlaka düşecektir. Bir yetişkin için bu kadar endişelenmem, kendim için bile endişelenmem. O an koşmakla düşmenin aslında el ele olduğunu, koşmanın olmadığı yerde düşmenin de olmayacağını fark ettim. Bazen önünden geçtiğim çiçekçiden çiçek satın alırım. Açmış taze çiçekleri alırken, onların kuruyuşunu da satın aldığımı, bunun için de para verdiğimi fark ettim. Tanıştığımızda unutuluşu da alıyoruz yanımıza, yaşadığımızda aşımızı ölümle paylaştığımız gibi. Başlarken, bitişe de başladığımızı anlatmak istemiyorum, kavuşurken aslında ayrılığa kavuştuğumuzu, sevdiğimizle birlikte ayrılığı da kucakladığımızı… Artık anlatmak istemiyorum. Çünkü bir anlatım biçimi olarak ‘anlatmayı istemeyiş’ de duruyordu başucumda. Her anlatışın bir anlatamama hali olduğunu bilerek; olaylar, sonra başka olaylar, sonra bir başka olay olurken; onları kafamda nasıl birbirine bağladığımı, o olaylardan bir bütüne ulaştığımı, bütünü kavramanın heyecanını anlatmak istemiyorum. Basit bir sonuçtan başka bir şey kalmıyor geriye. Bilirsiniz, müthiştir doğum sancıları, insanı canından bezdirir ve ortaya çıkardığın şey en çok senin için değerlidir. Başkaları için küçük, sevimli sevilesi şey, senin için çok büyük anlamlar ifade eder. Sonuç basittir, dünyaya bir insan gelmiştir ve o da büyüyüp rollerden rol beğenecektir kendine. Anne babası ona bir sürü umut yatırımı yapacaktır, büyük adam olacaktır, vesaire. Sonuç basittir ama süreç nasıl da karmaşık. Süreç tam bir anlatma hali. Bütün kazılar zordur, kazı sonunda çıkan şeylerse basit. Anlatınca sanki büyüsü bozulan karmaşıklığın -yani anlatı henüz benim kafamdayken değerli olan şeyin, anlattığımda birden bire basitleşmesi karşısında şaşırmaktan kendimi alamıyorum. Bir başkasının kafasında olan şey nasıl benim kafamda eğilip bükülüyorsa, benim kafamdaki şey de bir başkasına ulaşıncaya kadar yere dökülüyor, duvara sıçrıyor, eriyor, kırpılıyor yahut bükülüyor. Bütün kazılar zordur, kazı sonunda çıkan şeylerse basit. Kömürü çıkarmak ne kadar zor ve karmaşıksa, onu yakmak o kadar basit ve kolaydır. Para kazanmak ne kadar zor ve karmaşıksa, onu harcamak kolay ve basittir. Öğrenmek ne kadar karmaşık bir işlemse öğrendiğimizi unutmak çok basittir. Karmaşıklıkla basitliğin bu el ele duruşu şu ara işime gelmiyor. Anlatmak istemiyorum, çünkü her anlatı hem bir kazıyı gerektirir, zordur, hem de anlaşılmamayı da içerir. Konuşa konuşa anlaşamayan, barışa barışa savaşan, yiye yiye doymayan insanlığın bir üyesi olarak konuşmanın, konuşmamaktan daha yararlı olduğuna dair tarihin sunduğu delilleri yetersiz buluyorum. Bu yüzden şunları anlatmak istemiyorum: Tüm barış görüşmeleri ve antlaşmaların içine savaş sebeplerinin de maddelere konduğunu, eğriyle doğrunun siyasi söylemlere göre şekillenip değişebildiğini, hakikati söylemenin yankısının tekfir olduğunu, zanların ve sanalın gerçeğin yerini tuttuğunu veya gerçeğin yerini daralttığını, yönetmenin terbiye etmekle yer değiştirdiğini, adaletsizlikten adalet devşirildiğini, özgürlük söylemiyle köleler üretildiğini ve daha nicesini… Saygılarımla arz ederken aslında talebi talep ediyorum, vesselam.
7 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.