Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Sorular Kitabı Neler daha ağırdır sırtımızda acılarımız ya da anılarımız mı? Söyle bana, gül, çırılçıplak mısın hep böyle mi giyinirsin yoksa? Neden çocuklarıyla gezmeye gitmez dev uçaklar? Neden öğretmiyoruz helikopterlere güneşten bal süzmeyi? Öldüğümde farkına varmadan kime sorarım sonra zamanı? Nereden aldı Fransa’da bahar bu kadar çok yaprağını? Neden saklıyor dersin ağaçlar bütün görkemini köklerinin? Yağmurun altında duran bir trenden hüzünlü daha ne var ki hem dünyada? Nedendir intiharı yaprakların duyar duymaz sarardıklarını? Ne olur dersin kırlangıçlara geç geldiklerinde okula? Ne söylerler dizelerime dair hiç dokunamayanlar kanıma? Daha ne kadar konuşacak diğerleri hem biz konuştuk mu ki? Kaç yaşında kasım ayı? Neyin hesabını ödüyor sonbahar onca sarı banknotla? Nasıl paylaşıyorlar güneşi dostça portakal ağacında portakallar? Neden bir mor hüzne bürünür yeryüzü sökün ederse menekşeler topraktan? Neden gülüyor sürülmüş tarlalar solgun gözyaşlarına gökyüzünün? Neden güler ki karpuz ansızın bağrına saplanınca bir bıçak? Kehribar taşının içinde gözyaşları mı var denizkızlarının? Nerededir denizin merkezi neden oraya gitmiyor dalgalar? Sorabilir miyim kitabıma ben mi yazdım onu gerçekten? Bir gün kaç haftadır ve bir ay kaç yıl baktın mı? Dört, herkes için dört mü? Eşit mi bütün yediler? Bir tutuklunun düşlediğiyle seni aydınlatan ışık aynı mı? Düşündün mü hiç, nasıldır hastaların nisan rengi? Neden soyunur ağaçlar beklemek için karı? Neden böylesine sert kirazın tatlı yüreciği? Öleceğinden mi, yoksa yaşayacağından mı daha? Neden anımsamaz yaşlı insanlar borçlarıyla yara izlerini? Onun, o gerçek kokusu mu onun o insanı şaşırtan genç kızın? Hiçbir şeyi anlamıyor artık yoksullar artık yoksul olmadıklarını da, neden? Nerde, nerde bulurum ben o düşlerinde çalan çanı? Doğru mu yasın geniş ve karasevdanınsa dar kalçalı olduğu? Ne aradığımı bu dünyada kime sorabilirim, var mı bilen? Neden karşı çıkıyorum istençlerime neden bir yerde durmuyorum? Neden yuvarlanıp gidiyorum böyle tekersiz neden uçup gidiyorum kolsuz kanatsız? Ve nedir beni böyle yollara düşüren kemiklerim memlekette, Şili’deyken? Pablo Neruda adını taşımaktan saçma başka bir şey olabilir mi bu dünyada? Siyah gözyaşları mıydı dökülenler ağladıkça Baudelaire? Çöldeki yolcuya güneş neden öyle kötü bir arkadaştır? Ve neden bu kadar cana yakın hastane bahçelerinde güneş? Artık maziye karışmış erdemlerimden yeni bir elbise yaptırabilir miyim kendime? Neden en güzel ırmaklar oraya Fransa’ya gidiyorlar akmaya? Neden gün olmaz gayrı Che’nin gecesinden sonra Bolivya’da? Ve kıyılmış yüreğin katillerini mi arıyor orda? Sürgün günlerinin kara üzümünde gözyaşlarının tadı mı var başlangıçta? Solgun iki ışık arasında bir tünel mi yaşamımız acaba? Yoksa iki üçgen arasında Solgun bir ışık mı daha çok? Ya da bir balık mı yaşamımız kuş olmaya hüküm giymiş? Hiçlikten mi oluşur ölüm yoksa tehlikeli maddelerden mi? Senin kurtların birer parçası mı artık kelebeklerin ya da itlerin? Çekoslovaklar mı dirilir külünden yoksa kaplumbağalar mı günün birinde? Senin de ağzın öpecek mi gelecekte başka dudaklarla karanfilleri? Sen de biliyor musun ölüm nerden aşağıdan mı gelir, yukardan mı? Mikroplardan, ya duvarlardan mı savaşlardan, yoksa kıştan mı? Görmüyor musun çiçek açışını elmanın ölebilmek için yalnız elmalar içinde? Ağlamıyor musun kahkahalarla bakarken unuttuklarımızla dolu şişelere? Nasıl adlandırılır hüznü yapayalnız bir koyunun? Neler olur güvercinlikte şarkı söylemeyi öğrenirse güvercinler? Hakaret mi etmiş olur arılara bal yaparsa sinekler eğer? Biraz önce başlayan bahara dair yeni ne anlatıyor yapraklar? Nerede yaşar yapraklar kışın köklerin yanında mı gizlice? Neler öğrendi ağaç topraktan ki konuşuyor şimdi gökle? Kim daha çok acı çeker, bekleyen mi yoksa hiç beklememiş olan mı bir insanı? Kimdi o seven kadın düşte, uyurken sen? Nereye gider düşlenmiş şeyler başkalarının düşlerine girmeye mi? Ve düşlerinde yaşayan baban yeniden mi ölür, uyandığında sen? Neden bu kadar zaman büyüdük ayrılmak için birbirimizden? Neden ölmedik ki ikimiz de çocukluğum ölüverdiğinde? Ve çekip gidecekse bu can tenden neden böyle sadık bana iskeletim? Ve aralıkla ocak arasındaki ayın adı nedir sahi? Neye göre numaralandı on iki tanesi bir salkımın? Neden verilmedi bize uzun uzayan, bir yıl süren aylar? Çıldırtmadı mı seni ilkyaz çiçek açmamış öpücükleriyle? Görürsem denizi bir daha eğer görür o da beni değil mi? Neden bana sorar ki dalgalar benim onlara sorduklarımı? Neden böyle umarsız atılışlarla hâlâ çözülüp gidiyorlar kayalara çarparak? Yorulmazlar mı kumsala yıllar yılı ilan-ı aşk etmekten? Uslu durması için denizi kim ikna edebilir kim? Çıplak denizle gökyüzü arasında bir karar vermeli miyim bu sabah? Ve neden bürünmüş böyle erkenden sisten giysilere gökyüzü? Gözlerimle de görür mü acaba benim zavallı şiirlerim? Acı çekecek, kokacak mıyım şimdiki gibi ben, o yıkık adam, eğer ölürsem? Nasıl anlaşır kuşlarla insan dillerinin çevirisi üzerine? Ondan daha ağır kaldığımı nasıl anlatırım kaplumbağaya? Nasıl sorabilirim bir pireye yüksek atlamadaki derecesini? Ve nasıl teşekkür etmeliyim, deyin koktukları için karanfillere? İyiliğin kendisi mi gerçekten yoksa maskesi mi yalnız öğrenilen? Ve hiç mi sürünmüyor arada bir bir sözcük, yılan olarak? Çıtırdamaz mı kalbinde hiç bir isim, portakalı andırarak? Hangi dilde yağan yağmur bu hüzne alışık kentlerin üstüne? Var mı çakal sözcüğündeki hecelerden daha keskin iki diş? Sevebilir misin beni alfabe ve öpebilir misin ey zamir? Bir mezar yeri mi bir sözlük yoksa kapalı bir bal kovanı mı? Ve hangi pencereye dayanmış da bakıyorum habire gömülen zamana? Nedir adı tayfunun durulduğunda? Hangi yıldızlarla göz kırpışıp duruyor hiçbir yere varamayan şu ırmaklar? Hangi işi yaparken Hitler kan ve ter döker cehennemde? Duvarları mı, cesetleri mi boyar? Gaz kokuyor mu diye koklar mı ölülerini? Yanıp kül olmuş çocukların külünü mü yer? Huniyle mi içer kanı yoksa öldükten sonra? Ya da altın dişler mi çakarlar ağzına başkalarından sökerek koparılmış? Tatlıysa bütün ırmakların suyu nereden gelir denizin tuzu? Kim daha çok etkiler toprağı insan mı, güneş mi? Çamları mı, yoksa kozalağı mı hangisini çok sever toprak? Orkideyi mi, başağı mı hangisini daha çok tutar o? Pablo Neruda / Sorular Kitabı / Broy Yayınevi Çevirenler: Acem Özler-Jörg Spötter-Şahap Eraslan
·
35 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.