Gönderi

Aşkın ölüm hali
Kilise çanlarını andıran o iğrenç sesiyle kapı çaldı birden Zarife kaç defa değiştirmek istemişti oysa bu uğursuz sesi Küçük tosun kapının çığlıklarına dayanamayıp uyandı beşiğinde Zarife kocasına bir değiştirmedi şu kulakları delen lanet zili diye söylenerek mutfaktan çıktı yeşil mutfak önlüğünde ellerini kurulayarak kapıya yöneldi Tosunun ağlaması ondaki annelik duygusunu kabartmış olacak ki tosunu da kucağına alıp -baban geldi yavrum hadi şu kapı zilinden kurtulalım diyerek kapıyı açtı evdeşine Daha kapıyı açar açmaz kocasında bir başkalık olduğunu sezen zarife nasılsın demeye gerek duymadı belliydi yunus’un canı pek sıkkındı Tosunu tekrar beşiğine koyup sofra hazırlığı için mutfağa koyuldu Yunus muttarit adımlarla salonda volta üstüne volta atarken sigarasını yakmış bacası tüten gemiler gibi oflaya pofluya adımlıyordu koltuk ve beşik arasında ki dört adımlık mesafeyi Bir yandan da mırıldanarak küfürler ediyordu fabrikada ki ustabaşına canı çıkarcasına çalıştığı halde hiç çalışmıyormuş gibi kaypak muamelesi görmek haksızlıkların babası gibi geliyordu ona Zarife bu mırıldanmalarını duymadı belki duysa umursama boş ver der ya da teselli bile edebilirdi kim bilir Zarife mutfaktan başını uzatıp -lütfen içeride sigara içme tosunu rahatsız ediyorsun bari bu sabiye iltimas göster diye seslendi Yunus kes sesini be kadın zaten canım burnumda diyerek âdeta kızgın bir boğa gibi soluyarak hiddetli bir tehdit savurdu Zarife’ye Zarife’nin aslında demek isteyip de diyemediği onlarca kelime aklından geçti birden hepsini kendi içinde cevaben usulünce söylemişti kocasına kısılarak bakan gözleriyle Sesini çıkarmadı kendi içinde bir yerlere daha biraz acı doldurdu gözlerini cama çevirip gözleri dolu dolu sokağın loş ışıklarına baktı Oysa böylemiydik biz diye mırıldandı içinden Ve maziye daldı Evet, böyle değildi yunus ve zarife aynı mahallenin çocuklarıydı akılları kesene kadar aralarında ki bağın aşk olduğunu bilmeden yıllar geçirmiştiler sokak oyunları oynamış kavga etmiştiler aynı okulda okuyup yan yana aynı sırada oturmuştular Bazen ders sırasında ikisi birden sıranın üzerine kavuşturdukları kollarına yüzlerini birbirine dönük olarak birbirlerinin gözlerini severdiler ki böyle kaç defa öğretmen yakalamış hatta bir iki sefer yüzü duvara dönük kalmak şartıyla yunus’a tek ayaküstünde durma cezası bile vermişti Zarife bu cezaları izlerken gözyaşlarına boğulmuş başını sıraya gömüp hıçkıra hıçkıra yunusun cezası bitene kadar ağlamıştı Öyle severdiler ki birbirlerini eve gitmeyi gece olmasını istemezdiler çünkü gece demek ayrılık demekti Gece demek hasret demekti bazen sabahı dar ederdiler Bir gün okul çıkışında Zarife’ye birisi laf atmıştı ve yunus kavga etmiş o kavgadan dolayı yüzünde derin bir hatıra kalmıştı Kavga sırasında diğer çocuk yerdeki kırık cam parçasını alıp usta bir savaşçı gibi yunusun yüzüne olanca gücüyle savurmuştu şakağından başlayıp dudağının kenarına kadar açılan yaradan sızan kanları gören çocuk sıvışmış yunus kanlı yüzüne aldırmadan çocuğu kovalamamışmıydı yıllar boyu yunus ne vakit öfkelense yüzündeki bu yara izini parmağının ucuyla okşar hala acıyormuşçasına dokununca irkilir fakat yinede dokunmaktan kendini alıkoyamazdı Zarife kocasında en çok bu yara izini severdi çünkü kendisi için girilmiş bir savaşın tek kanıtıydı bu kocasında Birden Zarife’nin yüreği acıdı bu günü yâd edince içinde tarifsiz acıdan olsa gerek gözyaşları çoktan yanaklarından süzülmüş dudaklarına koşmaya başlamıştı Gözyaşlarını usulca sildi kızaran yanaklarından sofrayı tamam etti Tek kelime konuşmadan yemeklerini zor bela yediler Çayını alıp her zamanki köşesine kurulan yunus öfkeli sert bakışlarla haberleri takip ediyordu arda bir elindeki kumandanın tuşlarını kırarcasına basıp kanal değiştiriyordu Hiçbir şey görmeden sadece baktığını fark eden zarife içinden kendine sorular yağdırmaya başlamış acayip acayip fikirler olması muhtemel olan durumlar yüreğinden aklına doğru akın akın akıyordu Kaç kere sormak istediyse de kocasına neler olup bittiğini soramadı bir türlü Şimdi Zarife’de dalmış kocasının durumunun neticesine kendi dünyasında kıyaslamalar hesaplamalar yapıyordu Neden diye sorular aklında uçuşuyordu Dayanamayıp neyin var diye sordu ses yoktu kocasından Öyle bir dalmıştı ki duymuyordu zarife endişelenip gayri ihtiyari kocasının koluna dokundu kısık sesiyle ne oldu diyerek Yunus bu dokunuşla irkilince elindeki çay bardağını kendi üstüne boca etti sağ bacağının iç kısmı haşlanmış birden içindeki acının vermiş olduğu öfkeden kurtulup bacağındaki sancımayı duyup fırlamıştı yerinden -Ne yapıyorsun Allahın cezası kadın yaktın beni diyerek zaten hali hazırda olan öfkesi daha çoğalıp olanca kanı beynine sıçratmaya yetmişti Yere düşen bardağı alıp Zarife’ye fırlattı Allahtan denk gelmemiş çevik bir hareketle zarife kendine doğru kurşun gibi gelen bardaktan son anda kendisini kurtarmayı başarmıştı Yunus kendini kaybetmiş gibi küfürler yağdırıyor bir yandan pantolonunu tenine yapışan sıcaklıktan kurtarma çalışırken diğer yandan deli gibi evin ortasını dört dönüyordu Zavallı zarife bilmeyerek kocasının canını yaktığı için mi yansın duyduğu hakaretler küfürlere mi yansın bilemedi korkuyordu Yunus bacağını bırakmış Zarife’nin üzerine atılmıştı sanki karı koca değilmişçesine düşmana vurur gibi Zarife’ye öyle bir tokat indirdi ki Zarife olduğu yere kapaklandı burnundan ve dudağından kanlar sızdı birden acımasızca tokadın ardından Canı yanıyordu fakat canının yanması tokadın ağırlığından değildi başını çevirdiğinde büyük oğlu Salih’in korkarak pustuğu yerden gözleri yaşlı halde yere düşen annesine acıyarak bakmasındandı Bu masum korkan bakışların altında Zarife’nin yüreği dayanılmaz acılarla doldu o bir anneydi ve çocukların gözünde anne varlıkların en mükemmeli hatta bir melek ya da tanrıydı diye bile düşünülebilir Çünkü çocuklar için anne baba en muazzam yaratıcıdır Zarife yerden doğrularak kocasına Çocuklarından utan diye haykırdı sonra köşeye saklanan Salih’i kucağına alıp tosunun yanına gitti beşiğin dibine oturup ağlamaya devam ederken Salih annesinin tokadın şiddetiyle ateş gibi yanan yüzüne elini koydu sonra sarıldı anacığını öptü öptü öptü Zarife bu merhametli küçük ellerin tesellisine karşılık verip sakinleşti Yunus ise mutfağa gitmiş sigarasını yakmış hem öfke hem pişmanlıkla derin derin nefesler alıyordu sigarasından Sonra biraz kendine gelince durumu değerlendirdi haksız olduğunu anladı fakat ortalık sakinleşinceye kadar hiçbir şeyin artık işe yaramayacağını da anlamıştı Çünkü zarife bunu bilerek yapmamış kendisi için endişelendiğinden yapmış olduğu şimşekler gibi beynine çakılmıştı bile Birden öfkeli yüzü düştü karardı kızardı ne yapacağını bilemedi en iyisi dışarı çıkmak diye düşünüp bir an önce kendini sokağa atmak için harekete geçti Zarife’nin önünden geçerken kanlı yüzüne bakmaya çekindi daha doğrusu utandı hem Zarife’den hem çocuklarından başı önünde kapıya doğru ağır ve kararlı adımlarla yürüyüp kötü geçen bir akşam yemeğinin ardından çıktı evinden Ardında gözü yaşlı bir kadın ve iki çocuk bırakarak Bütün ev darmaduman olmuş esip gürlemiş ne varsa dağıtmıştı Sarhoş değildi aklı gayet başındaydı fakat yenik düşmüştü öfkesine Gecenin sisli puslu sokaklarından geçip giderken gözyaşları da kesik yara izinden dudaklarına koşuyordu… İşinizde olanı evinize Evinizde olanı işinize götürmeyin Küçük öfkeler büyük yıkımların başlangıcıdır… Semavi
·
40 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.