Gönderi

144 syf.
10/10 puan verdi
·
Read in 7 days
Hayatın Anlamı
“Keza ne doymaz bir varlıktır insan! Ulaştığı her tatmin yeni bir arzunun tohumudur, dolayısıyla onun ebediyen doyurulamaz arzularının sonu yoktur.” Arthur Schopenhauer hayatın anlamını sorguladığı bu eserinde bize birçok önemli mesaj veriyor. Kendisine karamsar filozof dense de bence karamsar değil gerçekçi bir filozoftur. İnsanın yanılgı içinde olduğunu, hedeflerine ulaşmakla mutlu olacağını zannettiğini ama aslında bunun bir aldatmaca olduğunu, ulaşılan her yeni hedefin yeni bir tatminsizliğin başlangıcı olduğunu ve daha birçok önemli düşüncesini bizimle paylaşıyor. Şöyle durup düşündüğümüz zaman gerçekten de öyle değil midir? Hayata hazırlandığımızdan beridir peşinden koştuğumuz hedeflerin bizi mutluluğa ulaştıracağını zannederiz fakat peşinde koştuğumuz şeyler elde edilince elimizde kalan şey yanılgıdır. Bu defa başka şeyler isteriz ve hayat böylece sürüp gider. Schopenhauer, insanoğlunun gerçek anlamda özgür olmasının yolunun arzularına direnmek olduğunu vurguluyor. Çünkü arzuların sonu yoktur ve insan sürekli arzularının peşinden koşmakla kendisini bir köle haline getirmektedir. Ölümlü bir varlık olduğumuz halde bir türlü doymak bilmeyişiz gerçekten tuhaftır. Her şeyin her an bitebileceğini, dolayısıyla mevcut hayatımızın daha çok düşünmeye ayrılması gerektiğini genelde unuturuz. “Doğuştan gelen tek bir yanılgı vardır ve bu da mutlu olmak için var olduğumuzdur” diyor filozof. Evet, sürekli olarak mutlu olmaya çalışırız ama aslında mutluluk denen şeyin de bir aldatmaca olduğunu çoğu zaman unuturuz. Çünkü bu hayatın mutluluk için iyi bir yer olmadığı ortadadır. Doğduğumuzdan beridir sürekli olarak bir mücadele içindeyizdir ve karşılanması gereken ihtiyaçlarımız vardır. Hayatımız bu ihtiyaçları karşılamaya çalışmakla geçer. Ayrıca dünyada sevinçten çok acı vardır. İnsanlık sürekli birbiri ile savaş halindedir ve yeryüzünde kötülük iyilikten daha fazla söz sahibidir. Kötülüğün sesinin genelde daha çok çıktığı bir dünyada mutluluk aramak herhalde bir kuruntu olacaktır. Bu durumda mutluluk peşinden koşmak yerine insanın yapacağı en iyi şeyin insanların hayrına çalışmak olacağını belirtiyor Schopenahuer. İncelemeyi son bir alıntı ve buna dair yorumumla bitirmek istiyorum: “Çünkü bir ceza infaz yerinin, bir hapishanenin kötülüklerinden birisi aynı zamanda bizim orada karşılaştığımız toplumdur.” Schopenhauer dünyayı herkesin varoluşu için cezalandırıldığı bir hapishaneye benzetiyor ve bu hapishanenin kötü yanlarından birisinin de içinde yaşadığımız kötü niteliklere sahip toplumun olduğunu anlatıyor ve devamında şöyle diyor: “Bunun nasıl bir şey olduğu, benim kendisini uzun uzadıya anlatmama lüzum kalmaksızın, daha iyi bir topluma layık herhangi biri tarafından kolayca anlaşılacaktır.” Bu benzetme üzerine biraz düşünelim. Etrafımız bizi asla anlayamayacak kalabalıklarla çevrilmiş haldedir. İnce ruhlu insanlar sürekli azınlıkta kalmakta ve yalnızlaşmaktır. Sorgulayan insan sayısı git gide azalmakta ve insanoğlu sanki bu dünya hapishanesinde anlaşılmamak ile cezasını daha da ağır çekmektedir. Okuyan, düşünen ve hayatın anlamına dair düşünen insanların etrafı, boş uğraşlarla gününü gün eden ve anlamsızlık bataklığında boğulan kişilerle çevrilmektedir. Şimdi bütün bunlar düşünüldüğünde hayat hapishanesinde, düşünen insanların en acı gerçeği, içinde bulunduğu, cehaletin verdiği mutlulukla sarhoş olan toplumun içinde yaşamak zorunda olmak değil midir?
Hayatın Anlamı
Hayatın AnlamıArthur Schopenhauer · Say Yayınları · 20102,931 okunma
·
113 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.