Gönderi

Kırıcı Delüzyon
Tehdit ve aşınmadan uzakta; daha çetin, daha iptidai ve daha umarsız kırabilmesi için; kemik kırıcı makinenin çarklarını yağlıyorum. Nefret, intikam buudunda; asılsız özgüvenden uzak!.. Makaralarından gelir korkudan ırak, çatırtılar senfonisi. Neden ve niçin buradasın biliyorsun elbet, yalnız loş bir sevinç arzusu; asli manalarından uzak... Direnmelisin yine de boşanırken huzurun, kaybolurken aklın ve dolarken vehimler zihnine; pençesinde avcıların!.. Göğsün amansızca çabalıyor, korkudan çıldırmak; hatta çıkmak istiyor! Tüm kaburgalarını çatırdatarak. Çocukça oturup bir yere, belki şehrin tenha sokaklarında; ağlamak istiyorsun... Bir kartpostal misali izliyorum yaşamın resmini; sen yaşıyorsun içinde!.. Bedbaht hâlin... İleri geri, dön dolaş hayat; bir kemiğin kırılışından uzaksa... senin ayıbın, benim ayıbım! Ağlamaklı suretim için, suretin için çaba devşiriyorum; bir parça sevinç uğruna, soğuklaşmış şehrimin kimsesiz sokaklarında... Hala nüksetse de bir çetin dizginlenmeyen hüzün seli, bacaklarımda kaygıyı çağrıştıran sanrılar... Hınç ve stres uğruna, yağlamak istiyorum –makinenin- çarklarını! Zihninde ve huzurunu kaybetmiş ruhunda, bir parça sevinç akıntısı yahut arzusudur son kalan!.. Öylesine korkutucu olmalı işte! Umudu için savaşmayan, yaşamayan insanların, kırıcı bir ateşte kaynayarak perçinleştiği; boşandıkları zamanda kan fışkıran damarlarının demirlerle ezildiği! Şimdi çıplan vücudundan; kesikler atılırken beynimize, aksıran öfkenin ağlamaklı sesi; çocukça el eder uzaktan! Anne, görüyorum işte orada... Bu kırıcı delüzyon!..
·
36 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.