Gönderi

Üçüncü korkusuzluk türüyse, kendi kendisiyle kalan, kendine güvenen ve yaşamı seven, tam anlamıyla gelişmiş insanlarda görülür. Doymakbilmezliği yenmiş kişi, herhangi bir tapıma ya da herhangi bir şeye tutunmaz, dolayısıyla yitirecek hiçbir şeyi yoktur: zengindir çünkü boştur, güçlüdür çünkü arzularının esiri değildir. Ta-pımlardan, usdışı isteklerden ve düşlemlerden (fantezilerden) kopa-bilir çünkü kendi içinde ve dışında gerçeklikle tam bir ilişki içindedir. Böyle bir insan tam “aydmlanmışhk”a ulaşmışsa, tümüyle korkusuzdur. Ereğine doğru ilerlemiş, ancak henüz varmamışsa, onun korkusuzluğu da tam olmayacaktır. Ancak, tam anlamıyla kendisi olmaya doğru bir adım atmaya çalışan herkes, korkusuzluk yönünde yeni bir adım atıldığında, çok kesin bir güç ve sevinç duygusunun uyandınldığını bilir. Yeni bir yaşam evresinin başlamış olduğunu duyumsar. Goethe'nin dizelerindeki hakikati hissedebilir: “Evimi bir hiçliğin üzerine kurdum, bu yüzden bütün dünya benimdir.” Umut ve inanç, yaşam 'in temel nitelikleri olduklarından doğaları gereği statükoya bireysel ve toplumsal olarak yüceltme yönünde hareket ederler. Sürekli bir değişme süreci içinde bulunmak ve asla herhangi bir belirli anda aynı kalmamak, yaşamın niteliklerinden biridir.9 Gerek organik yaşam ve inorganik madde tanımlamaları, gerek ikisi arasındaki sınırı tartışmanın yeri burası değil. Kuşkusuz, günümüz biyoloji ve genetiği açısından, geleneksel ayrımlar tartışma götürür duruma gelmiştir; ancak bu ayrımların geçerliliğini yitirdiğini kabul etmek yanlış olacaktır; yerlerine yenilerini koymak değil, bunları arındırmak gerekmektedir.
·
25 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.